DÜŞÜNCE DÜNYASININ GÖLGEDE KALANLARI: KADIN FİLOZOFLAR – II
DEC 01, 2013
Description Community
About
“Uyan ey kadın! Usun alarm çanları tüm evrende yankılanıyor; haklarını bil! Doğanın heybetli krallığını artık önyargılar, fanatizm, batıl inanç ve yalanlar kuşatmıyor. Hakikatin meşalesi bütün aptallık ve kibir bulutlarını dağıttı...”
                                                                                                                                       (Olympe de Gouges)

Bu satırlar, Olympe de Gouges’a ait. Kendisi Aydınlanma Çağı’nın önemli kadın filozoflarından biri. Dizimizin önceki bölümünde Antik Çağ-Rönesans dönemi kadın filozofları ele almıştık. Bu bölümde ise, 17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar olan dönem ile devam ediyoruz.



Yeniçağ’ın derin düşünen kadınları:

Özgür düşüncenin tekrar hayat bulduğu Rönesans döneminden sonra başlayan dönem, bilim adına önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu devrin felsefedeki yıldızı, René Descartes’tir. Her şeyden kuşku duyulabileceğini savunan ve “Derin Düşünceler” isimli yöntemi geliştiren Descartes’in düşünceleri kuşkusuz bu dönem kadın düşünürlerini etkilemiştir.

Margaret Cavendish. (1623-1673)
Bu kadın filozoflardan ilki, Margaret Cavendish’tir. 1623-1673 yılları arasında İngiltere’de yaşayan Margaret, soylu bir aileden gelmektedir ancak buna uygun bir eğitim almamıştır. Bu dönemde meydana gelen siyasi olaylar (Kralın idam edilişi) Margaret’in Paris’e sürgüne gitmesine neden olmuştur. Burada evlendiği Mareşal W. Cavendish sayesinde zaman içerisinde felsefe üzerine eğilmiştir. 1660 yılından sonra tekrar İngiltere’ye dönen Cavendish 1667 yılında dünyanın en eski akademisi sayılan “Royal Society of London”ın toplantısına katılan ilk kadın olmuştur.
Cavendish’e göre madde dediğimiz kavram durağan değil aksine canlıdır. Madde, zekâ ve zihin doğaya aittir. Madde kendi içinde değişiklik gösterir, insan ise doğaya aittir ve madde üzerinde yaptırım gücü yoktur. Madde ve insan bir bütünün parçalarını oluşturmaktadır.

 
İnsanların bütün varlıkların en akıllısı olduklarını zannedenler, diğer yaratıkların doğası hakkında hiçbir şey bilmez ve yetkin bir insanın bile ya zihnine ya da bedenine ait olan mecazi devinimlerin hepsini tanımaz.
                                                                                                                 (Grounds of Natural Philosophy)
Margaret’e göre insan da nesnel ve duygusal olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Bu iki kısım arasında birbirine hükmetme yerine uzlaşma söz konusudur. Yine ona göre bir tek Tanrı her şeyden bağımsızdır. Tanrı’nın insanlar tarafından kavranamayacağını, bilginin bu noktada sınırlı kaldığını savunur. “Philosophical Letters”  “Grounds of Natural Philosophy” önemli eserleridir. Grounds of Natural’da daha net dile getirdiği gibi insan en üstün varlık değildir ve doğa üzerinde egemen olmaya çalışmaması gerektiğini vurgulamaktadır. Yazıları, ölümünden sonra eşi tarafından yayınlanmıştır.


Mary Astell'in portresi.

Bu dönemin bir diğer kadın filozofu; Mary Astell’dir. Mary, bir din adamı olan amcasından aldığı matematik, felsefe dersleri ile kendini geliştirmiş, daha sonra Londra’ya yerleşmiştir. Burada bir arkadaşı ile tuttuğu ev dönemin entelektüel merkezi haline gelmiştir. Mary, dönemin diğer kadın filozofları gibi Descartes’in felsefesini yorumlamanın yanı sıra Locke’un Ampirizm’inden de etkilenir. Bu felsefeye göre bilgi, deneyimler sayesinde kazanılmaktadır. Bu fikri savunan Mary de kadın ve erkeğin sahip olacağı ussal birikimin deneyimler ışığında kazanılacağını söyler. Özellikle kadına yönelik eğitimler düzenlenmelidir, alacağı eğitim, kadının kendisine olan özgüvenini yükseltecektir ama kadın yine de ona göre kamusal görevlerde daha geri planda kalmalıdır.
 
“Bilgisizlik kötü huylara meylettirir, tersine olarak kötü huylar da bizi bilgisiz bırakır, öyle ki birinden kurtulmamız, diğerinden kaçınmamız gerekir.”
 

Mary Astell, önyargısız düşünceyi ve kanıtlara bağlı inancı savunmaktadır. Bu noktada Descartes’in düşüncelerini desteklemiştir.
Comments