

Platon diyaloglar yazarak, hocası Sokrates’i bu diyaloglar boyunca gençlerle, sofistlerle, retorikçilerle, Atina’nın politik ve toplumsal hayatının önde gelen figürleriyle tartıştırarak felsefe yapan bir filozof. Platon’un metinlerini okurken sadece yeni bir felsefi öğretiyle değil, felsefe yapmanın yeni bir tarzıyla karşılaşıyoruz. Öte yandan, Platon’un karşıt görüşlerin farklı konuşmacılar tarafından dillendirildiği gerçek bir tartışma yerine sadece Sokrates’in konuştuğu, karşı tarafın Sokrates’i onaylamaktan başka bir şey yapmadığı “sahte” diyaloglar yazdığını söyleyerek itiraz etmek ve bu yeni felsefe yapma tarzını eleştirmek mümkün. Bu konuşmada, özellikle Platon’un aporetik diyaloglarında karşımıza çıktığı haliyle Sokratesçi diyalog yönteminin belli başlı özelliklerini ele alıyor Hakan Yüceler ve diyalogların farklı görüşlerin karşı karşıya getirilmesine değil, tek bir akıl yürütmenin birlikte incelenmesi ve sınanmasına hizmet ettiğini öne sürüyor. “Nedir?” sorusunun önemi, söylediğini temellendirme kaygısı gütme, doğru genellik düzeyine yerleşme, olası itirazları hesaba katma, kısa soru-cevaplarla ilerleme, örnekleri yerli yerinde kullanma gibi bir dizi özelliğin Sokratik yöntemi felsefe için nasıl vazgeçilmez kıldığını gösteriyor.


Klasik filolog ve Eski Yunan Kültürü uzmanı Tansu Açık yine "başlangıç" niteliğinde ve çok kapsamlı bir konuşmayla Kıraathane stüdyosunda. Klasik üzerine konuşmasının bir devamı niteliğinde olan bu bölümün çerçevesini şu şekilde sunuyor: "Homeros destanları ne anlamda kurucu metindir? Tevrat, Buddha’nın, Konfüçyus’un konuşmaları da da kurucu metin değil mi, onlardan farkı ne, ne bakımdan? Peki, Mezopotamya’nın Mısır’ın böylesi metinleri var mı? Yok da, bu ne demek oluyor. Eski dünyadan destanlar arasında Homeros olağanüstü zenginlikte, düpedüz eşi benzeri yok, ama biz yazınsal özelliklerinden çok onu Batı geleneğinde metinselliği başlatması, kanon oluşturması bakımından ele alacağız. Elbette en önce metinsellik, kanon ne demek ondan başlamalı."


İstanbul Edebiyat Evi'nde Sîdar Jîr ve Lal Laleş'i konuk ettiğimiz bir akşam. Kürtçe gerçekleşen bu sohbeti YouTube kanalımızda Türkçe altyazılı olarak izleyebilirsiniz. Konuşmacıların sohbete dair kaleme aldıkları sunuş metni şöyle: "Bir Doğu dinamiği olarak, Kürt edebiyatı 19. yüzyılın yarısından sonra (Mele Mehmûdê Bazîdî'nin "Mem û Zîn" öyküsünden sonra) modern bir yönelim ile yeni yollar ve arayışlar içine girmiştir. Kafkasya'dan Aşağı Mezopotamya'ya kadar olan bir coğrafyada, Kürt edebiyatı çoğu kez Akdeniz ve Anadolu coğrafyası üzerinden Batı'ya yönelmiştir. Kürt edebiyatçıların beraber yaşadığı toplumların dillerine hâkim olmaları, bu dilleri çoğu kez bir imkân olarak da değerlendirmelerini sağlamıştır. Sınırlarla bölünmüş coğrafyada olmaları sebebi ile Kürt edebiyatçıların kendi aralarındaki iletişim ve etkleşim kısıtlı bir hâl almıştır. Bunun bir neticesi olarak, modern Kürt edebiyatı parçalı bir şekilde modern Batı dilleri ve edebiyatları üzerinden bütünlük kazanmaya çalışmış ve öze dönüş yolculuğunu uzak ve değişik/yabancı coğrafyalardan başlatmıştır. Elbette bu durum teknik açıdan da aynı özellikleri ihtiva etmektedir. Yayıncılık ve edebiyata dair diğer alanlarda da bu iki yönlü etkileşim ve serüven aynı şekilde vuku bulmuştur. "Komşu ve yakın diller ve edebiyatlarla olan güçlü iletişimden kaynaklı olarak, her ne kadar değişim sürecine kısa sürede ayak uydurabilmişse de bölünmüş coğrafya meselesinden dolayı güçlü bir edebiyat külliyatının oluşması ise uzun bir sürece yayılmıştır. En nihayetinde sanatın tüm dallarında ve akımlarında olduğu gibi, edebiyatta da dünyanın herhangi bir coğrafyasında ortaya çıkan hareketlilikler çok kısa sürede tüm coğrafyalara sirayet etmektedir. Modern Kürt edebiyatı da Anadolu ve Akdeniz üzerinden modern Batı edebiyatının bir parçası hâline gelmiştir..."


Sevengül Sönmez ve Yalçın Armağan'ın hazırladığı Yayıncılık Tarihi Konuşmaları serimiz yeni konuşmalarla sürüyor. Bu kez konumuz Remzi Kitabevi. Türkiye yayıncılık tarihinde uzun süre etkili olmuş “kitabevi-yayıncı” tipinin önemli örneklerinden biri olan Remzi Kitabevi, 1928’deki alfabe değişikliğinin hemen öncesinde Remzi Bengi tarafından kuruldu. Halide Edip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Sabahattin Ali gibi Türkçenin önemli yazarlarının yayıncısı olmasının yanı sıra özellikle 1937’de Mustafa Nihat Özön danışmanlığında başlattığı “Dünya Muharrirlerinden Tercümeler” serisinin ardından edebiyat yayıncılığının önemli aktörlerinden biri hâline geldi. 1950’li yıllardan başlayarak Yaşar Kemal, Orhan Kemal ve Kemal Tahir başta olmak üzere özellikle “köy edebiyatı”nın ve toplumcu gerçekçi kanadın yazarlarının kitaplarını peş peşe yayımladı ve bu tercihini 1980’lere kadar sürdürdü. Yalnızca edebiyat kitaplarıyla sınırlı bir yayıncılık yürütmeyen Remzi Kitabevi, “Büyük Fikir Kitapları” serisiyle adeta bir üniversite yayıncılığını da gerçekleştirdi. 1978’de vefat eden Remzi Bengi, 50 yıllık yayıncılık hayatına 1000’den fazla kitap sığdırdı.


Charles Darwin öncü bir botanikçiydi. Böcek kapan ve tırmanıcı bitkiler üzerine yakın gözlemleri, evrim kuramına giden yolda kritik rol oynamıştı. İstanbul Edebiyat Evi binasında düzenlediğimiz bu sohbette, Darwin'in bitkilerle ilişkisine, botanikçi Ken Thompson'ın Darwin'in En Güzel Bitkileri kitabı üzerinden baktık. Pangaltı Evrim Atölyesi yürütücülerinden Buse Kaymaz'ın moderatörülüğünde, kitabın çevirmeni de olan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Botanik Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Mehmet Bona'nın katılımıyla gerçekleşen sohbetin kaydını burada dinleyebilirsiniz.


Kerem Eksen bizim İstanbul Edebiyat Evi'nde çok önem verdiğimiz, yazdıklarını yakından takip ettiğimiz bir yazar. Bu yayında, Kerem Eksen'in en yeni romanı Ölümden Uzak Bir Yer üzerine kapsamlı bir sohbet bekliyor sizleri. İlkbahar 2022 sezonunda Latife Tekin'in Zamansız'ı üzerine Fatih Altuğ ve Ezgi Hamzaçebi'nin katılımıyla yaptığımız konuşma gibi, yine "derinlemesine, eleştirel okuma" pratiğine dayanan bir sohbet. Fatih Altuğ, bu kez Yalçın Armağan'la, Kerem Eksen’in yazarlık serüveninin yanı sıra Ölümden Uzak Bir Yer’in anlatım tekniği ve metnin omurgasını kuran olağanüstü deneyim hakkında konuşuyor. Ölümden Uzak Bir Yer, Eksen'in önceki romanlarından pek çok açıdan farklılaşıyor. İlk iki romanında bir tür olarak romanın kendisini, anlatım tekniklerini ve temsil biçimlerini sorgulayan Eksen, yeni romanında hikâye etmeyi öne çıkarıyor. Bir babanın gözünden ailesinin ve oğlunun anlatıldığı Ölümden Uzak Bir Yer’de, “mucize” olarak adlandırılan olağanüstü bir olay metnin merkezine yerleşiyor. Olağanüstünün anlatılması fantastikte, büyülü gerçekçilikte, sürrealizmde ya da postmodernist kurmacada farklı niyetlere ve tekniklere dayanıyorken Eksen’in anlattığı “mucize” ve anlatım tekniği bunlardan hiçbirine uymuyor, kendine özgü bir nitelik taşıyor.


Klasik filolog ve Eski Yunan Kültürü uzmanı Tansu Açık, Avrupa kültürünün fikirsel köklerini irdeliyor. Sunumun çerçevesini şu şekilde çiziyor: "Batı denildi mi, yazılı yüksek kültür açısından Yunan-Roma dünyası, Hıristiyan-Yahudi geleneği, Orta Çağ hukuku kurucu sacayağıdır. Bu sıralananları, her şeyi yutar gibi görünen 17. yüzyıldan başlayarak modernin, kapitalizmin ağırlığı her yerde kendini duyursa da, eski deyimle üstyapıya ait olmadığından bu bağlamda sayılmayabilir. Batı için Yunan-Roma dünyası ayrıcalıklı bir yeri tutagelmiştir. Çünkü eski Yunanın edebiyat, akılcı araştırma, felsefe, tarih, hukuk, güzellik gibi ifade ve düşünce türleri, önce Roma dünyasını biçimlendirecek, Roma aslen bu dünyanın Avrupa’ya aktarılmasında aracılık edecek, Yunan-Roma dünyasının klasik hali ise Orta Çağ ile Rönesans'ta, Aydınlanma çağında, ötesinde de, Avrupa'daki yaratıcılığı başka başka tarzlarda besleyecektir. İşte bu olgu, dönem dönem farklı tarzlarda karşımıza çıkan geçmişle yaratıcı bağlar kurmak, Avrupa'nın düşüncesinde, sanatında değişmez bir kurucu etken olarak saptanabilir." "Dolayısıyla Yunan-Roma dünyası sadece geçmişte kalmış bir kaynak, köken olarak da ele alınamaz, çünkü sürekli bir yorum konusu olup devingen gelenekler oluşturagelmiştir. Yunan-Roma dünyasının Avrupa'nın başka başka çağlarında yitip yeniden yeniden keşfedilmesinin oluşturduğu ritim dünya uygarlıkları arasında benzersizdir. Her uygarlıkta üstün nitelikli ürünlerin verildiği dönemler vardır ancak geçmişle bu türlü bir bağ kurmanın benzerine rastlamayız. Bu bağ kurma tarzını, Avrupa'yı kuran bir ritim formu olarak görebiliriz; büyük yazılı uygarlıklar arasında bu sadece Avrupa’ya özgüdür. İşte bunu olanaklı kılan koşulları, bir parçacık da olsa kurcalamaya, anlamaya çalışacağız."


Litteraturhuset Oslo (Oslo Edebiyat Evi), Literarische Colloquium Berlin (Berlin Edebiyat Kollokyumu) ve Wêjegeh Amed (Diyarbakır Edebiyat Evi) ile birlikte yürüttüğümüz Sınırları Aşan Edebiyat programımız kapsamında yayına hazırladığımız Ev Ve kitabımızın yazarlarından Simon Stranger, 2022 Mart ayının ikinci haftasında evimizin misafir yazarı oldu. Bu yayında, İstanbul Edebiyat Evi binasında Simon Stranger ile Yasemin Çongar'ın moderatörlüğünde gerçekleştirdiğimiz, hem Ev Ve'deki yazısı hem de bütün dünyada ün kazanmasına vesile olan Aydınlığın ve Karanlığın Ansiklopedisi adlı romanı üzerinde duran sohbeti izleyebilirsiniz. “Yahudi inanışına göre herkes iki kez ölür. İlki, kalp atışının durması ve beynin işlevini yitirmesiyle gerçekleşir, elektriklerin kesildiği bir şehir gibi. İkincisi ise elli, yüz ya da dört yüz yıl sonra, ismi son kez dile getirildiğinde, okunduğunda ya da düşünüldüğünde gerçekleşir. Ancak o zaman bu kişi gerçekten yok olmuş ve bu dünyadan silinmiştir.” Bu cümlelerin alındığı, 2022 sonunda Ebru Tüzel'in çevirisiyle Can Yayınları’ndan Türkçesi çıkacak olan Leksikon om Lys og Mørke (Aydınlığın ve Karanlığın Ansiklopedisi) kitabında Simon Stranger, II. Dünya Savaşında Norveç’te öldürülen Yahudi bir ailenin, kendi ailesinin, geçmişine ve evine döner. Aynı yer, ailenin bir ferdini öldüren bir Nazi casusu için de bir zamanlar ev olmuştur. Podcast dili İngilizcedir, buluşmanın Türkçe altyazılı video kaydını YouTube kanalımızda izleyebilirsiniz.


Yusuf Atılgan'ı, iki önemli eseri Aylak Adam ve Anayurt Oteli arasındaki tezatlık ve devamlılık ilişkisini irdeleyen bir konuşmayla anıyoruz. Yusuf Atılgan, Aylak Adam ve Anayurt Oteli romanlarıyla bir karşıtlık evreni kurar gibidir. On dört yıl arayla yayımlanan bu iki roman, gerek yapısal gerekse de anlatı öğelerinin kurgulanışıyla adeta birbirinin negatif uzamına seriliyor hissi verir. Üstelik buradaki karşıt süreklilik yalnızca romanın yapısal özellikleriyle de ilgili değildir. Aslan Erdem, iki roman arasındaki bu karşıt süreklilik üzerine kapsamlı bir değerlendirme sunuyor.


Vincent van Gogh dünyanın gelmiş geçmiş en "tanınan" ve en sevilen sanatçılarından biri. Hatta, görselliğin çok önem kazandığı çağımızdaki reprodüksiyonlarına ve ilham verdiği işlere bakarsak, belki de en popüleri. 37 yıllık hayatına 900 suluboya ve yağlıboya, 1100 de karakalem eser sığdıran sanatçı, resimlerinin yanında kelimeleriyle de bize ulaşıyor. Kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplardan söz ediyoruz. Kısa ama içtenliğin doruklarında bir hayat yaşamış van Gogh; onun kaleminden çıkmış 900’ün üzerinde mektup bu içtenliği yansıtan zengin bir toplam oluşturuyor. Bize van Gogh’un hem iyi bir yazar hem de -atıfta bulunduğu isimlere bakılacak olursa- iyi bir okur olduğunu gösteren bir toplam bu. Sanatçının 132. ölüm yıldönümünde ilk kez yayınladığımız bu konuşma, van Gogh’un yazarlığına ve okurluğuna odaklanıyor.


90 Kuşağı şairlerinden biri olan Betül Tarıman'la şehirler, şiirler ve kadınların edebiyatla buluşması üzerine eylemlerini Mor Pasaj'da Betül Dünder konuşuyor. Daha önce Kıraathane'nin YouTube kanalında yayımlanan söyleşmenin ses kaydını burada dinleyebilirsiniz.


Audre Lorde… Siyah, lezbiyen, anne, savaşçı, şair. Cinsiyetçilik, ırkçılık, yaşçılık, homofobi ve sınıf ayrımına kafa tutan mücadeleci ve derin sesiyle zamanı, sınırları aşarak kabuğumuzun içine işliyor. Öfkelendiriyor, cesaretlendiriyor, umut veriyor, güç katıyor. Süreğen bir şiddetin açtığı yaralara merhem oluyor, dehşet karşısında sessizleşen dilimizi çözüyor, bedenimizi ifadesine kavuşturuyor. Heteropatriyarkal bakış tarafından çalınan, tanımlanan ve utandırılan feminen bedenlere ait erotik gücün itibarını iade ederek diriltiyor... Audre Lorde’un nesiller boyu ilham veren, edebiyatın gücüyle direnişi kudretlendiren konuşmalarından ve makalelerinden oluşan Bahisdışı Kız Kardeş 2022'nin yaz aylarında yayımlandı. Audre Lorde’un şiirleriyle güç bulmuş ve yola devam eden iki queer şair, Yusuf Demirörs ve Gülkan ‘Noir’ kitabı Türkçeye çevirdiler. Otonom Yayınları’nın editörleri Ece Durmuş ve Melis İnan da bu yolculukta onlara eşlik etti. "Audre Lorde: Bahisdışı Kız Kardeş" başlığı altında, Gülkan 'Noir', Yusuf Demirörs, Melis İnan ve Ece Durmuş'u yaz 2022 sezonumuzda ev buluşmalarımızdan birinde dinlemiştik. Bu etkinliğin kaydını podcast formatında da sizlerle paylaşıyoruz. Lorde, dehşet ve kaosa kulak vermemizi salık veriyor bize. Öyle bir kaos ki bu “Siyah, yaratıcı, dişil, karanlık, reddedilmiş, karmakarışık, uğursuz, kokuşmuş, erotik, muğlak, üzücü…"


24 Mart 2022'de Kıraathane’de, hem mimar hem sanatçı olarak isim yapmış iki konuğu ağırladık: Melike Altınışık ve Sinan Logie. “Mekânın Parçalı Biçimleri” adındaki sergisi yine Kıraathane'de açılmış olan bir başka sanatçı ve mimarın, Gülay Güldemir’in moderatörlüğünde mimarinin deneyselliği üzerine bir sohbet gerçekleştirdiler. Burada buluşmanın kesintisiz kaydını dinleyebilirsiniz.


Yine Betül Dünder'in ev sahipliğinde bir "Mor Pasaj" buluşması. Genç kuşağın ses getiren şairlerinden Meryem Coşkunca ile "yeryüzünden geçerken" şiirin bıraktığı izleri, kadınoluşa dair farkındalıkları ve mümkünlerimizi konuşuyoruz.


Bugün, dünyanın “neredeyse” var olmayan bir kasabasındayız. Hava buz gibi. Sihirli kuzey ışıkları yaralı, kırık kalpleri hiç beklemedikleri bir anda aşkla ısıtıveriyor. Her biri on dakika süren dokuz duyarlı buluşma. Paramparça olmuş kalbini küçük bir kesekağıdı içinde taşıyan bir kadından canı yanmayan adama, gökten düşen ayakkabılara, biten bir ilişkiden yeni kıvılcımlanan bir aşka uzanan eğlenceli ve gerçeküstü hikayeler… Bu sıradan insanların yaşamlarına değen sihir, dünyayı büsbütün aydınlatamasa da, yolculukta karşılaşılabilecek sürprizlerin biraz yolumuzu ışıtabileceğini hatırlatıyor. Büyülü bir kış gecesinde, Neredeyse Kasabası'nda kuzey ışıklarının mistik enerjisiyle insan kalbinin yaşamı değiştiren gücü deneyimleniyor. Gidenler, kalanlar, hiç gitmemiş olanlar, orada olmayanlar, cevabı yolda arayanlar dokuz farklı öyküde aynı örgüde iç içe geçiyorlar… Yazan: John Cariani Çeviren: Zeynep Özden Yöneten: Zeynep Özden Dramaturgi: Şafak Eruyar Dekor- Kostüm: Cemre Bulak Işık: İlayda Erdinç


Ev Konseri / Sohbet Yenilenme, odaklanma ve yeniden keşfetme için yazılmış taze bir nefes müzik. Ses dokusu özenle seçilmiş yapay ses üreticilerinden, piyanolardan, atmosfer seslerinden, telli ve vurmalı çalgılardan oluşuyor. Gerçek yağmur sesi sayısal dalgalarla bütünleşiyor. Melodileri bilinçaltının, bilincin ve benliğin derinliğini yansıtıyor. Hakan Kurşun bir elektro akustik senfoni olarak imgeleyip bestelediği Regeneration’ı stüdyosunda bizler için çaldı. Kıraathane’ye özel bu dinleti ve Hakan Kurşun’un müzikten odaklanmaya, uykudan bilince ve bilinç dışına uzanan sohbeti bu sonbahar en güzel yoldaşlarımızdan biri olacak. Hakan Kurşun: Almanya’da doğdu, 14 yaşında İstanbul’a taşındı. Viyana’da SAE Enstitüsünde Ses Mühendisliği eğitimi almıştır ve Londra Middlesex Üniversitesi’nden Recording Arts BA derecesine sahiptir. Uzun yıllar Varşova’da ve İstanbul'da yerel ve çokuluslu müzik şirketleri için müzik yapımcısı olarak çalıştı ve çalışmaya devam ediyor. 2002 yılında Bilgi Üniversitesi’nde ve 2005 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi MİAM’da ders vermeye başladı. Birçok disiplinlerarası ses yerleştirme işlerine ses tasarımı ve müzik yaptı. Kaos, Kütle, Kuark, Pearl Bracelet ve Worte in meiner Hand isimli kişisel yayınları bulunmaktadır. Diskografisinde 200'den fazla yayınlanmış müzik yapımı bulunmaktadır. TRT Radyo 3 kanalına Havada Müzik Var isimli haftalık müzik programını hazırlayıp sunmaktadır. 2022 yılında Kurşun Spatial stüdyosunu kurup uzamsal ses alanında bir müzik geliştirme merkezi oluşturdu. Üstlendiği görevler arasında MSG yönetim kurulun üyeliği, EMI Müzik Türkiye genel müdürlüğü, SAE Eğitim Enstitüsü yöneticiliği ve VW Arena akustik danışmanlığı bulunmaktadır. Şirketi Pb Müzik Ltd. müzik yapımı, akustik ve eğitim alanlarında faaliyet göstermektedir. Yeni bir albüm ve uzamsal sesli canlı performanslar üzerinde çalışmaktadır.


Moderatör: Fatih Altuğ Orhan Koçak Kitap Sohbeti Türkiye’nin en etkili eleştirmenlerinden ve denemecilerinden Orhan Koçak, yeni yayımlanan kitapları vesilesiyle Kıraathane’nin konuğu oluyor. Bu yıl içinde Metis Yayınlarından Romanın Kaygısı, Everest Yayınları’ndan Virgül Yazıları çıktı ve Modern ve Ötesi’nin yeni basımı okurlarla buluştu. İlk iki kitap Koçak’ın daha önceden yayımlanmış yazılarını bir araya getirirken, üçüncüsü Türkiye’deki modern sanata bütünsel bir bakış niteliğinde… Fatih Altuğ bu yeni kitaplardan yola çıkarak Orhan Koçak’la kapsamlı bir söyleşi yapacak – söyleşinin kitaplarla sınırlı olmayacağı kesin! Orhan Koçak: 1948, İstanbul doğumlu. ODTÜ’de iktisat ve sosyoloji okudu. 1987-2002 yılları arasında yayımlanan Defter dergisinin yayın kurulunda yer aldı. Psikanaliz, Marksizm, eleştirel teori, Frankfurt Okulu ve edebiyat eleştirisi alanındaki yazılarıyla tanınmaktadır. Metis Yayınları’nda bir edebiyat kuramları ve eleştirisi dizisi başlattı (Metis Eleştiri) ve yayın yönetmenliğini üstlendi. Virgül dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. T. W. Adorno, Max Horkheimer, Melanie Klein ve Samuel Beckett çevirdi: Minima Moralia(1998), Akıl Tutulması (1986), Haset ve Şükran (1999) ve Proust (2001). Orhan Koçak 2016 yılında Erdal Öz Edebiyat Ödülü’nü aldı. Yayımlanmış diğer kitapları: Mithat Şen’in resmini konu alan incelemesi İmgenin Halleri (Metis, 1995), Modern ve Ötesi: Elli Yılın Sanatına Kenar Notları (Bilgi, 2008), Bahisleri Yükseltmek (Metis, 2011), Kopuk Zincir (Metis, 2012), Tehlikeli Dönüşler (Metis, 2017), Turgut Uyar ve başka şeyler (Söyleşi: Yücel Göktürk, Metis, 2016) ve Polemikler (Metis, 2019). Fatih Altuğ: Lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. Yeni Yazı, Mizan, Kritik, Monograf dergilerinin yayın kurulunda yer aldı. Selim İleri’nin Kapalı İktisat’ı üzerine Kapalı İktisat Açık Metinkitabını yayımladı. Mehmet Fatih Uslu ile Tanzimat ve Edebiyat: Osmanlı İstanbul'unda Modern Edebi Kültür, Ebru Kayaalp ile Standartlar Nasıl İşler? kitaplarını derledi. Leylâ Erbil, Sevim Burak, Tomris Uyar, Orhan Koçak, Halid Ziya Uşaklıgil, Namık Kemal, Sait Faik Abasıyanık gibi edebiyatçılar hakkındaki makaleleri çeşitli dergi ve kitaplarda yer aldı. Koç Üniversitesi, İstanbul Şehir Üniversitesi, Mainz Johannes Gutenberg Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi'nde ders verdi. Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi.


Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi'nin 2018'den bu yana devam eden Genç Okurlar ve Yazarlar programının öğrencileri tarafından hazırlanan bu yepyeni podcastte edebiyata, sanata, topluma ve hayata meraklı ama sorgulayıcı gözlerle bakıyoruz! Öğrenciler, Aslı Tohumcu ve Suzan Demir'in rehberliğinde bu sene için belirlenen "Așk İçinde" teması ile ilgili çeşitli yapıtlar hakkında, ilgililerle görüşme imkânı yakalıyor. Bu podcastte yakın zamanda ülkemizde meydana gelmiş ve birçok ilimizi etkilemiş olan depremin kadınlar, kuir bireyler ve çocuklar üzerindeki etkisini konuşmak üzere Kadirhas Üniversitesi Dr. Ögretim Üyesi, sevgili Özlem Aslan'ı podcast serimizin dördüncü bölümünde ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Podcast sürecinde emeği geçen tüm Kıraathane öğrencilerine ve öğretmenlerine; özellikle Açelya Yılmaz, Zeynep Ceren Özden, İrem Dölen ve Gülten Bahar Gün'e sonsuz teşekkürler. Herkese şimdiden keyifli dinlemeler!


Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi, K24 Kitap Kritik, Sanat Kritik işbirliği ile, Seval Şahin'in moderatörlüğünde Vüs'at O Bener'in 100. yaşını kutluyoruz. Dört bölümlük bu podcast serimiz Yiğit Bener, Nedret Öztokat Kılıçeri, Mahmut Temizyürek ve Ayşegül Yüksel'in anlatılarından oluşuyor.


Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi, K24 Kitap Kritik, Sanat Kritik işbirliği ile, Seval Şahin'in moderatörlüğünde Vüs'at O Bener'in 100. yaşını kutluyoruz. Dört bölümlük bu podcast serimiz Yiğit Bener, Nedret Öztokat Kılıçeri, Mahmut Temizyürek ve Ayşegül Yüksel'in anlatılarından oluşuyor.


Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi, K24 Kitap Kritik, Sanat Kritik işbirliği ile, Seval Şahin'in moderatörlüğünde Vüs'at O Bener'in 100. yaşını kutluyoruz. Dört bölümlük bu podcast serimiz Yiğit Bener, Nedret Öztokat Kılıçeri, Mahmut Temizyürek ve Ayşegül Yüksel'in anlatılarından oluşuyor.


Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi, K24 Kitap Kritik, Sanat Kritik işbirliği ile, Seval Şahin'in moderatörlüğünde Vüs'at O Bener'in 100. yaşını kutluyoruz. Dört bölümlük bu podcast serimiz Yiğit Bener, Nedret Öztokat Kılıçeri, Mahmut Temizyürek ve Ayşegül Yüksel'in anlatılarından oluşuyor.


Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi'nin 2018'den bu yana devam eden Genç Okurlar ve Yazarlar programının öğrencileri tarafından hazırlanan bu yepyeni podcastte edebiyata, sanata, topluma ve hayata meraklı ama sorgulayıcı gözlerle bakıyoruz! Öğrenciler, Aslı Tohumcu ve Suzan Demir'in rehberliğinde bu sene için belirlenen "Aşk İçinde" teması ile ilgili çeşitli yapıtlar hakkında, ilgililere görüşme imkânı yakaladı. Bu bağlamda Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji bölümü öğrencisi, Bulgbti+ kulübü üyesi sevgili Yaren Arabacı’yı podcast serimizin üçüncü bölümünde ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz. Podcast sürecine emeği geçen tüm Kıraathane öğrencilerine ve öğretmenlerine; özellikle Açelya Yılmaz, Zeynep Ceren Özden, İrem Dölen, Melike Tatlı ve Gülten Bahar Gün'e sonsuz teşekkürler. Herkese şimdiden keyifli dinlemeler!


Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi'nin 2018'den bu yana devam eden Genç Okurlar ve Yazarlar programının öğrencileri tarafından hazırlanan bu yepyeni podcastte edebiyata, sanata, topluma ve hayata meraklı ama sorgulayıcı gözlerle bakıyoruz! Öğrenciler, Aslı Tohumcu ve Suzan Demir'in rehberliğinde bu sene için belirlenen "Aşk İçinde" teması ile ilgili çeşitli yapıtlar hakkında, ilgililere görüşme imkanı yakaladı. Bu bağlamda, podcast serimizin ikinci bölümünün konuğu cinsiyet kimliği, cinsel yönelim, cinsel işlev bozuklukları alanlarında çalışan sevgili Psikiyatrist Dr. Seven Kaptan oldu. Kaptan ile cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve ergenlik döneminde LGBTİ+ birey olmak hakkında konuştuk. Podcast sürecine emeği geçen tüm Kıraathane öğrencilerine ve öğretmenlerine; özellikle Açelya Yılmaz, Zeynep Ceren Özden, İrem Dölen ve Gülten Bahar Gün'e sonsuz teşekkürler. Herkese şimdiden keyifli dinlemeler!


Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi'nin 2018'den bu yana devam eden Genç Okurlar ve Yazarlar programının öğrencileri tarafından hazırlanan bu yepyeni podcastte edebiyata, sanata, topluma ve hayata meraklı ama sorgulayıcı gözlerle bakıyoruz! Aslı Tohumcu ve Suzan Demir'in rehberliğinde bu sene için belirledikleri "Aşk İçinde" teması ile ilişkili çeşitli yapıtları sanatçılarla konuşacaklar. Bu podcast serisinin ilk bölümünün konuğu belgesel sinemacı, Boğaziçi Üniversitesi akademisyeni, doğa ile hak savunucusu ve nükleer karşıtı Can Candan. Podcastimizin bu bölümünde Candan ile 2013 yılında yayınladığı LGBTI+ topluluğundan bireyler ve aileleri ile söyleşilere dayalı “Benim Çocuğum” belgeseli üzerine konuşuldu. Herkese şimdiden keyifli dinlemeler!


İstanbul Edebiyat Evi'nde Gülten Akın’ı sevgiyle, Aksu Bora ve Duygu Kankaytsın'ın katılımıyla konuştuk, andık. “Kestim kara saçlarımı” ve “Sevgiyi yaktım” diyerek başkaldıran, “Ah kimsenin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” diye kinayesini de esirgemeyen, inceliklerin şairi Gülten Akın. Mart 2020’de İzmir’de yapılması planlanan ve pandemi nedeniyle gerçekleşemeyen sempozyumu, Duygu Kankaytsın ve Asuman Susam, pandemiye rağmen kitaplaştırdılar. İncelikler Tarihi bu iki şair ve editörün imzasıyla Yapı Kredi Yayınları’ndan 2022 başında çıktı. Gülten Akın’ın şiirine ve yaşamına ilişkin yakın okumaların yer aldığı kitap, üç bölümden oluşuyor. Edebiyat dostluklarının, tanıklıkların, hatıraların yanında, Akın’ın modern şiirdeki yerine ilişkin yeni okumalar içeriyor. Bu sohbete de İncelikler Tarihi kitabı rehberlik etti.


Yayıncılık Konuşmaları'nın bu bölümünde 1933 Temmuzu'ndan bu yana kesintisiz olarak yayın hayatına devam eden köklü edebiyat dergisi Varlık'ı konu ediyoruz. 1946’dan itibaren Varlık Yayınları ile birlikte yayıncılık ve kültürel tarihimizi biçimlendiren bir merkez haline gelen Varlık dergisi üzerine, derginin yayın yönetmeni, yazar ve şair Mehmet Erte ile birlikte 90 yıllık bir hikâyenin çeşitli duraklarına bakacağımız sohbetin moderatörü ise Mesut Varlık.


Washington Üniversitesi (St. Louis) İngilizce ve Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü profesörlerinden Anca Parvulescu ile "Istanbul, Capital of Comparative Literature" çalışmasından yola çıkan hem Auerbach mirasını, edebiyat başkenti İstanbul’u hem de diğer çalışmalarını ele alan, Dünya Edebiyatı'nın imkânları ve sınırları üzerine bir sohbet. Bugün artık Dünya Edebiyatı'yla el ele giden Karşılaştırmalı Edebiyat'ın bir disiplin olarak başlangıcına dair en bilindik anlatılardan biri İstanbul’da doğduğudur. 1933’ten itibaren Nazi Almanyası'ndan kaçan ve Alman üniversitelerinden kovulan Leo Spitzer, Erich Auerbach, Alexander Rüstow, Ernst von Aster ve Hans Reichbach gibi birçok filolog ve bilim insanı Türkiye’ye gelmiş ve başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere çeşitli üniversitelerde görev almıştır. Erich Auerbach, Marburg Üniversitesi Roman Dilleri ve Edebiyatları bölüm başkanlığından gelerek İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Okulu’nun başına geçirilmiştir. Hem İstanbul Üniversitesi’nde hem de tam on bir sene yaşadığı İstanbul’da kaleme aldığı Mimesis başyapıtı sayesinde Karşılaştırmalı Edebiyat disiplininin temellerini İstanbul’da ortaya koymuştur Auerbach. Başka deyişle İstanbul, Karşılaştırmalı Edebiyatın başkenti hâline gelmiştir. Auerbach ve Spitzer İstanbul’dan Amerika’ya gittiklerinde ise sürgünlük ve İstanbul deneyimlerini merkeze koyarak Amerika’da ilk kez Karşılaştırmalı Edebiyat bölümlerini kurarak çağdaş edebiyatın da seyrini değiştirmişlerdir. Karşılaştırmalı Edebiyat'ın başkenti İstanbul anlatısını şimdiye değin Edward Said, Aamir R. Mufti, Fırat Oruç, Emily Apter ve Kader Konuk gibi eleştirmenler ziyaret etmiş ve bu anlatının tarihsel ve kültürel bağlamını çözümlemişlerdir. Daha da önemlisi karşılaştırmalı yöntemlerin ışığında bireysel sürgünlük hikâyelerinin bilinmeyen ulus ötesi yönlerini de bize aktarmışlardır. Karşılaştırmalı Edebiyat, Dünya Edebiyatı, modernizm ve modernite, eleştirel kuram üzerine çalışan Anca Parvulescu, 2020’de yayınladığı ufuk açıcı Istanbul, Capital of Comparative Literature adlı çalışmasında aşina olduğumuz bu İstanbul başkent anlatısına yenilikçi bir soluk getiriyor. Parvulescu Karşılaştırmalı Edebiyat tarihi tartışmalarını Batı ve Avrupa merkezli olmaktan çıkararak, İstanbul’a özellikle Osmanlı İmparatorluğu sonrası bağlamında eleştirel yeni bir gözle bakmamızı öneriyor. Podcast dili İngilizcedir, buluşmanın Türkçe altyazılı video kaydını ise YouTube kanalımızda izleyebilirsiniz.


Şeceresinde kırk dağ doruğunun yazılı olduğu, ıssız koyaklarında kırk dengbejin uyuduğu çağdaş bir masal Serdestan. Kor zamanın hançer kınına sürülmüş külrengi bir ülkenin, yitirilmiş oğulların uzak kokusunda, parçalanan ömürlerin köz içinde ışıldayan hafızası. Ateşin özünün orada, hafızaya sarılı durduğunu bilmek iyi gelir, sürmü hayata tutunmak olanlara. "Müebbete yazgılı" bir hayat içinden, ebedî saflığı kuşanmış coşkulu bir hevesle sesleniyor Cengiz Sinan Çelik'in şiiri: "Günaydın ah uzak, ışıklı dünya! Merhaba! Roj baş!" Ayrıntı Yayınları 2022 başında okurlara sunduğu sürpriz şiir kitabı Serdestan'ın arka kapağına bu notu düşmüş. 1974 Hozat doğumlu, 1997'den beri müebbet cezasıyla hapis yatan siyasi mahkûm Cengiz Sinan Çelik'in ilk şiir kitabı bu. Kitabın editörü Levent Turhan Gümüş, Sabri Ejder Öziç'in moderatörlüğünde bizimle Serdestan'ın ve tecritte yaşayan kanser hastası şair Cengiz Sinan Çelik'in hikâyesini paylaştı.