Değer Yaratmanın Formülü

Mete Yurtsever

About

Bu podcast şirketlerin değer yaratmasının çalışan ve müşterilerine insan odaklı yaklaşmalarıyla mümkün olacağını, tasarım odaklı düşünme, davranış psikolojisi, inovasyon ve yaratıcılık alanında uzman yerli ve yabancı, profesyonel ve akademisyenlerin görüşleri ışığında ele alıyor. 
📧 mete@innolabz.ist
🙋🏻‍♂️ www.linkedin.com/in/meteyurtsever
🛟 https://www.patreon.com/MeteYurtsever 

Available on

Community

213 episodes

der ya Sinema Kulübü ile Para Avcısı

Sinema Kulübümüzün sekizinci buluşmasında “Para Avcısı” ya da orijinal adıyla “Wolf of Wall Street” adlı filmi konuştuk. 2013 yılında gösterime giren Martin Scorsese’in yönetmenliğini yaptığı başrolünde Leonardo Di Caprio, Jonah Hill ve Margot Robbie (Barbie filminden tanıyacağınız) yer alıyorlar. Film Jordan Belfortun gerçek hikayesine dayanıyor, rezilcesine çılgın bir hayat yaşayan zengin bir borsacıya yükselişinden suç, yolsuzluk ve FBI tarafından tutuklanmasına uzanan hikayesi. Filmin meşhur sahnelerinden birinde Di Caprio’ya öğle yemeğinde Matthew McConaughey Wall Street’ten ve brokerların nasıl para kazandığından bahsediyor. Bu yaptığımız “Fugazi” diyor İtalyancadan Amerikan İngilizcesine geçmiş bir tabir, gerçekte var olmayan, bir hile anlamında. “Biz bir şey üretmiyoruz, müşteriye de para kazandırmıyoruz, yani kağıt üstünde kazanıyor ama eline bir şey geçmiyor, çünkü kazandığı paralarla sürekli yeni hisseler aldırıyoruz ama kendimiz komisyonlardan nakit para kazanıyoruz” diyor. Bu hile ve dolandırıcılık konusundan biz de ponzi şemalarını insanların nasıl olup da kandıklarını konuştuk filmden ziyade. Sürü psikolojisinden, insanların nasıl manipüle edildiklerinden konuştuk. Bir de nasıl olup da ülkedeki bunca dolandırıcılığa rağmen bunun gündemi sarsmadığını, kimsenin pek de üstünde durmadığını, hatta neden filmlere konu olmadığını da sorguladık. En sonda ise toplumdaki görüş ayrılıklarını nasıl karşılamamız gerektiğini tartıştık. Özden Bekir Karakaş üstad hem felsefe hem sosyoloji perspektifinden bu sohbeti yönlendirdi, biz de Seda Diril Boyraz ve Fatih Yavuz’la küçük katkılarda bulunduk.  (02:14) Dolandırıcılığın psikolojisi (08:19) Sürüden ayrılan kara koyun (13:48) Bizde dolandırıcılık ve topluma yansımaları (17:51) Saygı duyma ve hoşgörü meselesi  Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

24m
Apr 01, 2024
der ya Kitap Kulübü ile Sen Bitti Dediğinde

der ya kitap kulübünün 38. buluşmasında Chris Voss’un Sen Bitti Dediğinde adlı kitabını konuştuk. Bu bölümde her zaman olduğu gibi katılımcılarımızın kitaba ilişkin görüşlerine yer veriyorum. Chris Voss uluslararası rehine davalarında çalışan eski bir FBI müzakerecisi. Kariyerindeki tecrübelerine dayanarak hayatınızın her alanında kullanabileceğiniz müzakere tekniklerini sunuyor. Kitap kulübünde beni en mutlu eden şeylerin başında üyelerin görüşlerini sakınmadan dile getirebildikleri bir güven ortamı bulmaları geliyor. Bu defa da kitabı beğenenler ve beğenmeyenler vardı. Hatta bir arkadaşımız beğenenlerin erkek, beğenmeyenlerin kadın arkadaşlarımız olduğu tespitini yaptı. Hatta kadınların iyi iletişimci oldukları için kitaba çok tezahürat yapmadıkları ama erkeklerin kitaptaki tavsiyeleri çok yararlı buldukları gibi espriler de yapıldı. Şaka bir yana kadın veya erkek beğenmeyenlerdeki rahatsızlığın iki nedeni olduğunu düşünüyorum. İlki kitaptaki teknikleri manipülatif bulmaları. Yani bir rehine arabuluculuğunda güvenlik güçlerinin korsanlarla görüşmesinde bu taktikler doğal karşılanır ama iş yerinde veya evde samimiyetsiz hatta etik dışı bulunabilir. Bir diğer konu da kültürel farklılıklar. Kitaptaki örneklerin bizim toplumumuza veya kültürümüze çok uygun olmadığı gibi görüşler de dile getirildi ki hak vermemek elde değil. Yine de kitapta farklı bakış açıları ve uygulanabilir tavsiyeler de bulduk. Her yönüyle pratik olmaya dönük bir kitap, bazı bilimsel araştırmalara atıfta bulunulsa da tamamen gerçek hayattan hikayeler ışığında uygulamaya dönük tavsiyeler var. İkna konularındaki kitaplarla ilgiliyseniz, okuma listesinde olmaya aday bir kitap bu.  (02:29) Meltem Okyar Perdeci, (04:49) Aycan Acar Şahin, (07:14) Meltem Okyar Perdeci, (08:37) Fatih Yavuz, (10:34) Elif Ceylan, (13:43) Fatih Yavuz, (15:44) Ayşenur Sarıkaya Masat, (20:32) Hatice Ergüven Doydum, (22:18) Yavuz Abut, (26:57) Aydan İrem Sungur, (30:23) Suat Soy, (34:32) Yavuz Abut, (42:52) Aydan İrem Sungur, (44:58) Aycan Acar Şahin  Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

47m
Mar 25, 2024
Dr.Aylin Löle ile Sadece Eşitlik

Bu bölümde konuğum Sosyal Fayda Projeleri Danışmanı Dr. Aylin Löle. Aylin Hocamla BÜYEM’deki görevi sayesinde tanışıyoruz. Yakın dönemde üçüncü dönemi tamamlanan Sağlığa Yön Verecek Kadın Liderler programında ve başka birçok projede birlikte çalışma imkanımız oldu. Kendisinin toplumsal cinsiyet eşitliği alanındaki gazetecilik döneminden hatta çocukluğundan bu yana biriktirdiği deneyim ve bilgileri çerçevesinde kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik. Konuşmamız, kurucusu olduğu Awen For Us inisiyatifinin doğuş hikayesiyle devam etti. Awen Keltçe’de uyanış anlamına geliyor. Sembolü de kadın ve erkek enerjisi arasındaki dengeyi temsil ediyor. Awen For Us da toplumsal cinsiyet eşitliği için uyanış ve hayatın her alanında, evde, dilde ve işte denge için yola çıkmış. Kadının hayatın her alanında eşit yer bulması tüm dünya için de bir mesele. O nedenle objektif bir değerlendirme için her yıl Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan Global Eşitsizlik Endeksine bakabiliyoruz. Ancak orada da maalesef Türkiyenin durumu içler acısı. Ülkemizin bu alanda karşılaştığı zorlukları ve gelişim alanlarını tartıştık. Eşitlik konusu sadece bir “adil olma” meselesi veya talebi değil; toplumun veya bir organizasyonun gücünü bölmekten, tam kapasitesini kullanamamaktan bahsediyoruz. Zaten bu dengesizlik ne kadar belirginse o toplumun veya organizasyonun başarı ve refahına olumsuz yönde yansıyor, bunu endeksten veya iş hayatı üzerindeki akademik çalışmalardan görmek de çok kolay. Kadına yönelik şiddeti konuşuyoruz ama önemli bir farkındalık da bu şiddetin farklı biçimleri. Aylin Hoca, özellikle iş yerlerinde ve sosyal ortamlarda (mansplaining, manderstanding, hepeating, manterrupting, bropropriating gibi) kadınlara karşı sergilenen belirli davranış kalıplarının üstünden geçti. Evde, dilde ve iş yerinde eşitliğe odaklanmanın önemini vurgulayarak, bu alanlarda gerçekleştirilmesi gereken değişimleri ele aldı. Yakın zamanda yaşadığımız Merkez Başkanı değişikliği hakkında görüşlerini sordum, o da cam uçurum kavramından bahsetti ki, aşağıda bu konuda referans verdiği bir makalenin linkini bulabilirsiniz. Son olarak, görünmez emeğin ve toplumsal cinsiyetle ilgili yaygın yargıların üzerine giderek, bu konularda farkındalık yaratmanın ve değişim sağlamanın yollarını tartıştık. Bu konuya ilgi duyan herkes, ama özellikle de hemcinslerim ve şirketler için değerli içgörüler ve çözüm önerileri sunan bu söyleşiyi dinlemenizi ve Awen For Us’ı daha yakından takip etmenizi tavsiye ediyorum.  (01:16) Eşitsizlikle ilgisinin kaynağı (03:56) Awen For Us nasıl doğdu? (06:26) Global Eşitsizlik Endeksi’nde Türkiye’nin karnesi (11:20) Kadına şiddetin farklı şekilleri (15:56) Sivil toplum kuruluşlarının rolü (18:17) Cam uçurum (22:14) Evde, dilde ve işte eşitliğe odaklanmak (25:55) Görünmez emek ve toplumsal cinsiyet hakkındaki yargılarımız (29:15) Dr.Aylin Löle’nin değer yaratma formülü  Awen For Us’in Instagram hesabı: https://www.instagram.com/awen_for_us Awen For Us’ın web sitesi: https://www.awenforus.com/ “Cam uçurum” konusunda bahsi geçen Menekşe Tokyay’ın makalesi: https://www.perspektif.online/cam-tavan-ile-cam-ucurum-arasi-yorgun-hayatlar/ Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

33m
Mar 18, 2024
der ya Sinema Kulübü ile Not Defteri

Sinema Kulübümüzün yedinci buluşmasında “Notebook” adlı filmi konuştuk. Film Nicholas Sparks’ın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Sıradan bir aşk hikayesi gibi görünüyor ancak hem başroldeki oyuncuların performansı hem de hikayenin evrilişi sizi filme çekiyor. Her zaman olduğu gibi konuştuklarımız film hakkında spoiler içeriyor. Öte yandan filmi izlemeden yorumlarımızın bazıları size bir şey ifade etmeyecektir. 1940’larda Güney Karolina’da iki gencin yaşadığı yaz aşkıyla başlıyor. Ancak gençler arasındaki sosyal statü farkı kızın ailesinin baskısıyla onları ayırıyor. Zamanla kızın yeni bir ilişkisi oluyor, bu kez ailesinin de onayı olduğu için ilişki evliliğe doğru ilerliyor. Kız tam eski sevgilisini unuttu zannederken bir tesadüfle tekrar onu hatırlıyor ve bir anlamda o defteri kapatmak için yüzleşmek istiyor. Ancak eski sevgilinin kendisine ulaşmak istediğini ve annesinin buna mani olduğunu öğrenerek bir ikilemde kalıyor. Filmin tamamını anlatmayayım ama beni etkileyen konu kızın iki ilişkisinin de çok dengeli unsurlar barındırması, yani dramatik gerilimin çok dengeli verilmesi. Ben izlerken kızın nasıl davranması gerektiğine karar veremedim ve bu beni filmde tuttu. Öncelikle mutluluğun ne olduğunu düşündürdü bana. İki tarafta da sizi seven ve düşünen biri var, ama yaklaşımları farklı. Film bana bir anlamda “Selvi Boylum Al Yazmalım”ı çağrıştırdı. Türkan Şoray’ın Kadir İnanır ve Ahmet Mekin arasındaki seçiminde bambaşka dinamikler vardı tabii, ama bir anlamda o da sevgi ve mantık arasında bir seçimdi. Filme konu olan Cengiz Aytmatov’un kitabında yer almayan meşhur replik de buna işaret ediyordu. "Sevgi neydi; sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti”. Bu arada Türkan Şoray’ın filmin sonunu senaryoya aykırı olarak değiştirme (izleyici mutlu son sever diye) ve Asya’yı İlyas’a (Kadir İnanır’a) döndürme ısrarı ise Rüçhan Adlı’nın devreye girmesiyle çözülmüş. Yoksa Atıf Yılmaz da ikna olmuş gibiymiş, Ali Özgentürk direnmiş, bunu onun hatıratından öğreniyoruz. Yani toplum vicdanı da bir enteresan niye kendisini aldatan bir insana dönmek mutlu son olsun. Bu noktada da “aşk her şeyi affeder mi” sorusuna ve Şebnem Ferah’a bir selam gönderelim. Bölümde dinleyeceğiniz bir arkadaşımızın görüşü de kadının toplumdaki duruşunun nasıl değişebileceğine de işaret ediyor. Filmde bizi etkileyen bir konu da Alzheimer nedeniyle Allie’nin bütün geçmişini onun tuttuğu not defterinden öğrenmemiz. O nedenle biraz unutmayı ve alışkanlıkları da konuştuk. Filmin görüntülerinin ve müziklerini de etkileyici bulduğumuzu söylemeden geçmeyelim. (03:26) Can Berk Aygan (05:18) Mete Yurtsever (06:42) Ayşenur Sarıkaya (08:43) Elif Burcu Yılmaz (11:15) Pınar Musaoğlu (13:02) Can Berk Aygan Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

17m
Mar 11, 2024
der ya Kitap Kulübü ile Affedersiniz İçedönük (Konuk:Gözde Attila)

Şubat ayında #yazarlabuluşma serimizde konuğumuz Gözde Attila ve kitabı “Affedersiniz İçedönük” idi. Diyebilirim ki buluşmamızı rahatlıkla “İçedönükler Kongresi” olarak adlandırabilirdik. Bilmiyorum kitap severlerde bir meyil var mı içedönüklüğe. İçedönüklük şüphesiz bir sorun veya davranış bozukluğu değil. Hele dünya nüfusunun yarısının içedönük olduğu tespit edilmişken. Yine de bu onların toplum tarafından dürtülmelerine veya kendilerini “kusurlu” hissettirilmelerine engel olmuyor. Ben ise kitabı okuduktan sonra içedönüklükte bir hikmet olduğuna ikna olmuş gibiydim. Hatta ben de kendimi yokladım acaba ben bir içedönük müyüm diye. Hani insanın değilse de olası geliyor kitabı okudukça. Aslında ben ilgi çekmeyi seviyorum, yani ortaya koyduğum üretimlerimle, yaptığım bir konuşmayla ilgi çekmeyi, sahnede olmayı seviyorum. Ama kontrolüm dışında mesela doğum günümde ilginin üstümde olmasından biraz sıkılıyorum, bir an önce geçsin istiyorum. Tabii bu hep böyle değildi, otuzlarımdan sonra geldi galiba bu his. Yine de bu beni içedönük yapmaz sanırım, gün içinde kalabalıklardan uzaklaşıp kendimle kalmak gibi bir hayalim yok. Sohbetimizde gerek Gözde Hanım’ın gerekse üyelerimizin kendilerini tanıma hikayelerini ve içedönüklüğü nasıl bir yaşam kılavuzuna dönüştürdüklerini dinlemek çok keyifliydi. Bir buçuk saati bulan söyleşiyi zorlukla 45 dakika civarına çekebildim. Bu bölümün diğer bir güzelliği ise Gözde Hanım’ın ilk defa burada paylaştığı haberler oldu; ikinci kitabı, kitaptaki köprü şiirinin bestelenmesi ve kitabın sesli versiyonunun yakında Storytel’e geleceği gibi haberleri ilk defa bizimle paylaştığını ifade etti Gözde Hanım.  (02:22) İsminin hikayesi, (03:30) İkinci kitabı (Aycan’ın sorusu), (04:26) İyor ve Köprü (Elif’in yorumu), (06:56) ebeveynlerin içedönük çocuğuyla iletişimi (Aydan’ın sorusu), (09:32) İçedönüklerin popülasyon içindeki oranı, (10:10) içedönük ve dışadönüklerin motivasyon kaynakları farklı mı?, (13:13) içedönüklük ne değil? (Aycan’ın sorusu), (15:10) eğitimde öğretmenlerin yaklaşımı (Belgin’in yorumu), (21:08) ambivert olma ve sosyal anksiyete konusu (Yavuz’un sorusu), (26:57) içedönük bir yöneticinin empati gücü (Aydan’ın sorusu), (29:50) İlham kaynağı var mı? (Ayşenur’un sorusu), (32:57) kişilik özellikleri görünür hale gelse (Alim’in yorumu), (36:57) içedönüklük övünülecek bir hale gelir mi, konfor alanından çıkmanın bastırılması (Yavuz’un sorusu), (41:28) Gözde Attila’nın değer yaratma formülü Gözde Attilanın Linkedin profili: https://www.linkedin.com/in/gozdeattila/ Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

45m
Mar 04, 2024
Dr.Shirli Ender-Büyükbay ile Kendini Keşfetmek

Bu bölümde konuğum çok yönlü bir eğitmen, araştırmacı, mentör ve koç olan Dr. Shirli Ender Büyükbay. Shirli ile koçluk ve mentörlüğün bireysel gelişimdeki rollerini masaya yatırdık, bu iki kavramın birbirinden nasıl ayrıldığını ve birbirini nasıl tamamladığını konuştuk. Shirli, mentörlük sürecinden kendisinin nasıl bir pay aldığını, bu deneyimlerin ona neler kattığını anlattı. Türkiye’de ve İspanya’da dahil olduğu mentörlük programlarının birbirine benzeyen ve birbirinden ayrılan yönlerini sordum. Ayrıca başarılı bir mentörlük ilişkisini belirlediğine inandığı faktörü bizimle paylaştı. Kadınların güçlendirilmesinde mentörlüğün ne kadar önemli bir rol oynadığını ve bu sürecin toplumsal değişime nasıl katkıda bulunduğunu tartıştık. Shirli, kendini keşfetmenin yollarından bahsederken, kişisel gelişim yolculuğumuzda karşımıza çıkan engelleri aşmanın ipuçlarını verdi. Eğer siz de kişisel ve profesyonel gelişiminizde izleyeceğiniz yolların arayışındaysanız, Shirlinin deneyimlerinden ve tavsiyelerinden mutlaka faydalanacaksınız. Shirli ile gerçekleştirdiğimiz bu samimi sohbeti kaçırmayın!  (02:59) Okulda ve hayatta, sınavlar ve dersler (07:44) Koçluk ve mentörlüğün rolü (16:36) Mentörün süreçten kendi payına düşen (23:41) Paydaşı olduğu mentörlük programlarının karşılaştırması (29:03) Mentörlükte başarıyı etkileyen faktör (31:42) Kadının güçlendirilmesinde mentörlüğün rolü (35:59) Mentörlük ve koçluk nasıl farklılaşıyor (40:50) Kendini keşfetmenin yolları (42:33) Shiri’nin değer yaratma formülü Dr.Shirli Ender-Büyükbay’ın Linkedin profili: https://www.linkedin.com/in/dr-shirli-ender-buyukbay-9546b815/ Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

49m
Feb 26, 2024
Navigating Life's Lessons with Dr.Shirli Ender Büyükbay

In this episode, I’m delighted to have Dr. Shirli Ender Büyükbay with me. Shirlis not only a seasoned teacher, researcher, mentor, and coach, but also a fountain of knowledge and experience. We chatted quite a bit about mentoring and coaching, and how crucial they are for personal growth. Shirli gave us the lowdown on how these two approaches complement each other, providing unique support and guidance at different points in our lives. We also got into what makes a mentorship really work. Shirli shared some key insights into the essentials of a fruitful mentor-mentee relationship. And, we tackled an interesting question: should you get a bit of coaching before stepping into mentoring? Shirlis perspective on this was quite enlightening. Moreover, Shirli talked about the rewards mentors can gain from their roles, showing us that mentorship is truly a two-way street. She also gave us a glimpse into the mentoring programs shes involved in, which was pretty inspiring. Shirli shared some powerful thoughts on how mentorship can especially empower women, paving the way for personal and professional advancement, and even driving wider societal change. This episode is packed with valuable insights for anyone interested in the power of education, mentoring, and coaching. Whether youre a student, a professional, or just someone who loves learning, Shirlis stories and advice are sure to inspire and spark some deep thoughts. So, come along as we explore the many landscapes of learning and personal development with Dr. Shirli Ender Büyükbay. Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

39m
Feb 19, 2024
der ya Kitap Kulübü ile Yönetim Kurulunda Felsefe (Konuk: Mine Kobal Ok)

Kitap Kulübü’müzde Ocak ayında 37’inci buluşmamızda Mine Kobal Ok’un “Yönetim Kurulunda Felsefe” adlı kitabını konuştuk. Mine Hanım da toplantımıza katılarak bizi çok mutlu etti. Kitap Mine Hanım’ın iki yıl önce Linkedin’de başlattığı “Yönetim Kurulunda Felsefe” başlıklı yazı dizisinde yer verdiği ilk 37 felsefecinin yaşamlarına ve düşüncelerine ilişkin özet bilgilerin derlemesinden oluşuyor. “Merakınız bol olsun” dileğiyle bitirmişti sözlerini Mine Hanım bana gönderdiği ve özel bir notla imzaladığı kitabında. Merak benim değer yaratma formülümün ilk elementi. Onun da felsefeye olan ilgisinin başlangıcı olmuş, merak. İş dünyası ile danışmanlık mesleği nedeniyle çok içli dışlı olan Mine Hanım’ın serzenişine ben de yürekten katılıyorum. Sistem büyüme üzerine kurulu. Herkes büyüme için bir aksiyon peşinde. Mine Hanım da bazen “buradan bir aksiyonla çıkmayalım, sadece sorular soralım” diyormuş, çünkü çoğu zaman meseleyi doğru tanımlayamamaktan, yüzeyde kalmaktan, derinleşememekten doğruyu bulamıyoruz. Felsefenin değişik lensleri ise bize bu imkanı sunuyor. Bu anlamda kitap bir soru bankası gibi. Ama cevap anahtarı sizde, kendinizde. Kitap Kulübümüzde her alandan, disiplinden arkadaşımız var, ama özellikle bu oturumda mühendis arkadaşlar ağırlıklarını hissettirdiler. Kitabı ne kadar beğendiklerini söyledikten sonra Mine Hanım’ı taleplere boğdular. Konu başlıkları vererek yeni kitap siparişinde bulunanlar mı istersiniz, kitap içeriği ve düzenlemesi hakkında öneriler sunanlar mı, ayrıntılı dizin isteyenler mi? Umarım Mine Hanım’ı geldiğine pişman etmemişizdir. Şunu anladım yalnız memleket felsefeye aç, aç. En azından mühendisler açlıktan kıvranıyor, onu söyleyebilirim. Kitap felsefeye giriş için kolay yutulabilir bir hap gibi, iş dünyası ile bağdaştırması ise beyaz yakalılar için bonus niteliğinde, ilgilenenlere tavsiye ederim. Bir buçuk saati geçen söyleşimizi kısaltmak için epey ter döktüm, söz alan arkadaşların yorumlarına değil sadece sorularına yer verebildim.  (02:22) Felsefeyi yönetim kuruluna taşıma fikri nereden geldi (Aycan’ın sorusu) (05:42) Kitapta Orta Çağ’ı atlamasının nedeni (08:00) Mine Kobal Ok’un hikayesi (Ezgi’nin sorusu) (12:28) Filozoflar temalara ayrılsaydı nasıl olurdu? Önyargılarımızdan kurtulmak adına ne yapabiliriz (Yavuz’un sorusu) (17:50) Yönetim kurulunuza hangi üç filozofu seçerdiniz? (Esra’nın sorusu) (20:50) Sizi yazarken hayal etmekte zorlayan felsefeciler oldu mu? (Aydan’ın sorusu) (23:52) Medeniyetin ilerlediğini düşünürsek onlardan akıl amamız bir çelişki değil mi? (Özer’in sorusu) (34:21) Yöneticilere felsefeci bakış açısını nasıl öğretebiliriz? (Belgin’in sorusu) (36:16) Psikoloji felsefenin neresinde duruyor? (37:19) Bilimin felsefeyle ilişkisi (Aydan’ın sorusu) (38:58) Mine Kobal Ok’un değer yaratma formülü  Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

42m
Feb 12, 2024
der ya Sinema Kulübü ile Hayata Röveşata Çeken Adam

Sinema Kulübümüzün altıncı buluşmasında konuştuğumuz “Otto adında bir adam” veya Türkçe tercümesi “Hayata röveşata çeken adam” olarak tercih edilen film, 2022 yapımı Marc Forster’ın yönettiği başrolünde Tom Hanks’in olduğu bir Hollywood filmi. Otto eşinin kaybıyla birlikte yaşam anlamını kaybetmiş bir insan. Hayatını sona erdirmeye karar vermişken, genç bir aile mahalleye taşınır. Girişken ve hayat dolu Marisol bir Meksika göçmeni hayatı başka bir açıdan görmesine sebep olur. Aşk, kayıplar ve yaşam hakkında sıcak bir hikaye bu. Bize empatinin, farklılıkları kucaklamanın ve yardımlaşmanın ne kadar dönüştürücü olduğunu hatırlatıyor. Aslında film 2015 tarihli bir İsveç filminin uyarlaması. Üstelik film Oscar ödüllerine yabancı film kategorisinde aday gösterilmiş. Aramızda filmin orijinal versiyonunu izleyenler de vardı, bir Avrupa ve Hollywood yapımı karşılaştırması da yaptık. Avrupa sinemasının daha derinlikli, Amerikalıların daha yüzeysel olduğunu teyit etmiş olduk bir nevi. Onun dışında filmdeki bütün öğeler Amerikan toplumuna uygun hale getirilmiş, örneğin orijinal İsveç versiyonunda komşusuyla araba tercihinde yaşadığı gerilimi Volvo ve Saab üzerinden Hollywood versiyonunda ise Ford’a karşı Chevy üzerinden verilmiş. Marisol karakteri de orijinalinde İran asıllı bir İsveçli olarak sunulmuş. Konuşmalarda epey spoiler vermiş olduk, eğer bu sizin için önemliyse önce izleyip sonra dinlemenizi öneririm. Söz alan arkadaşlarım sırasıyla:  (02:48) Neslihan Oruç, (04:00) Meral Kuzu, (08:14) Duygu Akpınar, (11:55) Suat Soy, (15:18) Hicran Şaşmaz ve (16:40) Reyhan Özmen  Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

21m
Feb 05, 2024
Konukların Değer Yaratma Formülleri - IV

Geçtiğimiz hafta 200üncü bölümü yayınlamıştım. Bu bölümde 100üncü bölümde başlattığım bir geleneği yerine getiriyorum. Kasım 2021’de ilk yüz bölümünde ağırladığım konukların değer yaratma formüllerini bir araya getirmiştim, iki kısım halinde. Sonra Aralık 2022’de 150inci bölümün ardından yine 50 bölümlük bir derleme yayınlamıştım. Şimdi de son 50 bölümde, 23 konuğun değer yaratma formüllerinden bir derleme sunuyorum. Bu hem benim için bir gözden geçirme, değer yaratma formülleri üzerine toplu bir değerlendirme, hem de dinleyiciler için kaçırdıkları bölümler hakkında özet bilgi edinme imkanı sunuyor. Bu sayede siz de konuklarımın yaklaşımlarını bir arada dinleyebilir ve ilginizi çeken bölümlerin tamamını dinleyebilirsiniz.   (00:52) Seda Ölmez Çakar, (01:50) Dr. Işıl Top-Martinez, (02:58) Prof. Dr. Aylin Seçkin Georges, (04:10) Itır Erhart, (05:37) Özlem Ülker, (06:32) Dr. Rümeysa Can Gündüz, (07:50) Gamze Çamurluoğlu, (08:58) Hülya Mutlu, (10:18) Emre Doğaner, (11:18) Gülden Türktan, (12:47) Tuçe Yücel, (13:46) Cenk Caner, (15:14) Mahfi Eğilmez, (16:17) Gamze Ürkmez, Esra Akalın Öcal, Mustafa Başar, (18:08) Başak Baykan, (19:17) Nigar Evgin, (20:25) Şule Yücebıyık, (21:33) Faruk Toprak, (22:23) Oya Geron, (23:19) Murat Gülsoy, (24:14) Deniz Sağdıç  Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

27m
Jan 29, 2024
Deniz Sağdıç ile Sürdürülebilir Sanat

Bu bölümde konuğum sanatçı Deniz Sağdıç. Kendisini ismen değilse de eserlerini; büyük tuvaller üzerinde kumaşlar, kablolar, plastik, alüminyum ambalaj atıkları gibi malzemeler ile yaptığı, uzaktan bakıldığında her an canlanacakmış gibi görünen, yağlı boya ile yapılmış izlenimi veren portrelerini tanıyorsunuzdur. Yirmi yılı bulan sanat yaşamında nasıl kendi tutkularını, değerlerini sanatına yansıttığını, aldığı reaksiyonlara göre nasıl çalışmalarına yön verdiğini, doğadan nasıl ilham aldığını anlattı. Her konuğum için araştırma yapar ve sorular belirlerim, bazen gidişata göre değiştirdiğim veya atladığım sorular olur, ama pek az söyleşide bu denli soramadığım soru kaldı. Bunda sanatın tüm hayatı kapsayan etki alanı olduğu kadar Deniz Hanım’ın sanatını icra etmesindeki özen ve yaratıcılığın bende uyandırdığı merakın da payı var. Eserleri sergilemekte, geliştirmekte gösterdiği yaratıcılığını kurmuş olduğu Sanat Evi’ni önümüzdeki on yılda multidisipliner bir sürdürülebilir sanat akademisine dönüştürme hedefini koymasında da görebiliyoruz. Birinin çöpü başkasının hazinesidir derler, o hazineyi bir kültürel zenginliğe çevirip, dünya ve Anadolu arasında nasıl bir köprü kurduğunu gelin Deniz Hanım’dan dinleyelim. Deniz Sağdıç’ın İnstagram sayfası https://www.instagram.com/denizsagdicart Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

51m
Jan 22, 2024
Verimlilik Meydan Okuması

Yılın bu zamanlarında planlar yapıyoruz. Year Compass çalışmasını üç yıldır yapıyorum, iki bölüm önce tekrar yayınlamıştım. Geçen yılı değerlendirmek, bu yıl için neyi farklı yapacağınızı ve başarmak istediklerinizi belirlemek güzel. Ancak eksik kalan kısım benim açımdan bu hedefleri önceliklendirmek ve bir plana oturtmak.  Verimli çalışma konusunda “Dikkatinizi nasıl kontrol eder ve hayatınızı seçersiniz” başlığıyla 172.bölümde, “Tuçe Yücel ile İşlerin Üstesinden Gelmek” başlığıyla 175.bölümde, kitap kulübünde okuduğumuz bir çok kitapla da Çalınan dikkat, Zaman Yaratmak gibi bunlara değinmiştim. Ali Abdaal bir tıp doktoru ama doktorluğu bırakıp verimli çalışmak üzerine kafa yoran ve bunu bir işe çevirmiş fikir önderlerinin arasına katılmış. Son kitabı “Feel Good Productivity” kitabını ön sipariş vererek alan kişilere bir Yıllık Planlama Çalıştayı ve 30 günlük bir Verimlilik Meydan Okuması e-bültenine katılma imkanı vermişti. Bu bölümde bu iki çalışmada dikkatimi çeken tavsiye ve teknikleri sizlerle paylaşmak istedim. Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

57m
Jan 15, 2024
DYF Kitap Kulübü ile Ressam Vasıf'ın Gizli Aşklar Tarihi (Konuk:Murat Gülsoy)

Kitap Kulübü’müzde Aralık ayında 36’ıncı buluşmamızda Murat Gülsoy’un “Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi” adlı romanını konuştuk. Murat Bey de bizi kırmayarak toplantımıza katıldı. Burada, bunu her yazar için yapmasak da, konuğumuz olması hasebiyle biraz kendisi hakkında bilgi vereyim. Kendisi bir yazar ve akademisyen. Mühendislik ve Psikoloji eğitimi görmüş, Biomedikal Mühendisliği üzerine doktorasını yapmış. 1993-2023 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde bu alanda öğretim üyesi olarak görev yapmış. 1992-2002 yılları arasında arkadaşlarıyla Hayalet Gemi dergisini çıkardığı günlerden bu yana akademisyenliğin yanı sıra edebiyatla ve sanatla ilişkisini profesyonel düzeyde sürdürmüş. Çeşitli dillere çevrilen birçok ulusal ödüle layık görülmüş öykü ve romanları var. Okuduğumuz 2023 yılında yayımlanmış. 2003 yılından beri yaratıcı yazarlık eğitimi vermekte; yaratıcı yazarlık üzerine kaleme almış olduğu bu alanda önde gelen kitaplardan biri olarak değerlendiriliyor. O henüz toplantıya bağlanmadan biz kendi aramızda yaptığımız sohbette (dikkat burada bir spoiler var) Murat Bey’in çok gerçekçi bir karakter tasvir ettiğini konuşuyorduk. Malum Ressam Vasıf gerçekte yaşamamış bir kurgu karakter ancak büyük çoğunluğumuz kitabı bir biyografik bir roman sanmış. Aramızdaki bazı mühendisler bunu neden-sonuç ilişkisini iyi kurabilmesine bağladılar. Kitap da güzeldi ama sohbet bizim için bir kültür şöleni oldu adeta. Önce yazma rutinini ve alışkanlıklarını sorduk. Bir mühendis olarak edebiyat ve sanatla ilişkisinden ve teknolojinin hayatımızdaki rolünden bahsetti. Akılda kalıcı eserlerin sırrı, etkilendiği yazarlar ve kendi sesini nasıl bulduğu diğer merak ettiğimiz noktalardı. Sanatın evrenselliği/yerelliği konusu hakkında anlattıkları en çok etkilendiğim bakış açısı oldu diyebilirim. Nihayet kişisel gelişime önem veren bir kulüp olarak düşüncelerini sorduk. Kapanışta ise Türkiye’de kitap okurluğunun durumundan ve kitabı okumanın yanı sıra tartışmanın öneminden konuştuk. Bu söyleşiyi ve Murat Bey’in eserlerini hararetle tavsiye ediyorum. Büyübozumu’nu da listeme hemen dahil ettim. Yaratıcı Yazarlık eğitimleri hakkında da bilgi alabileceğiniz Murat Gülsoy’un web sitesi: https://muratgulsoy.wordpress.com/ Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

57m
Jan 08, 2024
Hayatınızın 2023 Muhasebesi, 2024 Planı

Takvimde bir yılı daha devirdik, geçen yıl bu zaman ne gibi hayalleriniz, ne gibi öncelikleriniz vardı, hatırlıyor musunuz? Bunu kesin olarak bilmenin yolu o zaman bir kenara yazmış olmaktı. Peki nasıl geçirdiniz 2023’ü? Doğruyu söylemek gerekirse ben başlangıç ve bitişlerden hoşlanmıyorum. Ben ikisinin arasını seviyorum. Ama kurduğumuz düzende bundan kaçış yok. İnsan hayal kurabilen yani plan yapabilen bir canlı, bu tüm canlılar içinde yetenek olarak hem bir cevher hem bir lanet. Akıp giden zamanı parçalara bölerek yönetmeye çalışıyoruz. Zamanı tabii yönetemiyoruz, sadece yapmak istediklerimizi bu kısımlara yerleştirmeye gayret ediyoruz. Ben bir eylem insanı olduğum için beni heyecanlandıran her fikre doğru çekiliyorum. O yüzden istediklerim hakkında baştan farkındalık kazanmam ve net olmam, benim için daha da önem kazanıyor. Son üç yıldır yaptığım gibi yine size Year Compass adlı çalışmayı yapmaya teşvik etmek istiyorum. 2021’de 108.bölümde, 2022’de ise 153.bölümde bu çalışmadan bahsetmiştim. Arka arkaya sorularla sağından solundan kıyıdan köşeden size yılınızın öne çıkan taraflarını belirliyor ve analiz ettiriyor, ardından önümüzdeki yıl için kararlar aldırıyor. Bu çalışmayı son iki senede bireysel olarak yapıp der-ya topluluğu içinde grup halinde değerlendirmiştik. Bu yıl da doldurduğumuz formlar üzerinden birlikte geçip, bazı bölümleri netleştirmek için birbirimizden bir anlamda destek/ilham almış olacağız. Bu kararları almak güzel ama yalnız olmadığınızı bilmek, hatta bunları paylaşmak size güç veriyor. 2023’ü iyi veya sancılı geçirmiş olabilirsiniz, belki kendinize ayıracak fazla zamanınız olmadı ama bunu yılda bir kez olsa bile yapın isterim. Hayatta her şey gibi bu birikim size zamanla geri dönecek. Belki ilk defasında hayatınızı uçtan uca düzeltmeyecek. Ama siz sebat ederseniz ve kendinize verdiğiniz sözleri tutmaya gayret ederseniz olmak istediğiniz kişiye yaklaşacak, kendinizle gurur duyacaksınız. Şimdi sizi iki yıl önce kaydettiğim year compass formunun anlatımıyla baş başa bırakacağım. Zira form hep aynı kalıyor. Hatta siz de 2024’e güzel bir plan sahibi ve topluluk üyesi olarak başlamak isterseniz hemen Patreon hesabımdan der-ya’ya katılın (linki hemen aşağıda), Year Compass değerlendirmesi toplantımız 8 Ocak Pazartesi akşamında. Year Compass formunu ücretsiz indirebileceğiniz site: https://yearcompass.com/tr/  https://yearcompass.com/tr/ Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

23m
Jan 01, 2024
DYF Sinema Kulübü ile The Imitation Game

DYF Sinema Kulübü’nün beşinci buluşmasında 2015 yılı yapımı Morten Tyldum’ın yönetmenliğini yaptığı The Imitation Game Enigma adlı filmini konuştuk. Film İngilizlerin İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların kullandığı Enigma adlı şifreleme sistemini kırmaya çalışmasını konu ediyor. Bu amaçla kurulan merkez yetersiz kalınca Alan Turing’in ekibe dahil edilmesi, onun etrafındakilerin inançsızlığına rağmen şifreyi çözmesi ve savaşın gidişatını değiştirmesi anlatılıyor. Film Hollywood’un genelde yaptığı gibi tarihi kaynakların yazdıklarından biraz daha farklı bir hikaye resmediyor. Turing’in her şeyi kendi başına çözdüğü izlenimini alıyorsunuz. Halbuki İngilizlerin kendilerinin de ifade ettiği gibi Polonyalı matematikçilerin çalışmaları üzerine Turing’in bilgisayarını geliştirdiği biliniyor. Öte yandan Turing’in gerçek hayatta daha sosyal bir insan olduğunu biyografilerden öğreniyoruz. Filmde yansıtılan takıntıları da bu biyografilerde yer almıyor. Yine filmdeki birçok karakterin daha dramatik bir hikaye oluşturulması için olduklarından farklı gösterildiğini, hatta bu işlenişin akrabaları tarafından eleştiri aldığını okuyoruz. Neticede bunlar Alan Turing’in bilgisayarın öncülerinden olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Fakat günümüzden sadece 60 yıl önce toplumun değer yargılarının onu mahkum ettiğine ve henüz 42 yaşında hayatına son verdiğine insan şaşırıyor. Kim bilir bugünkü değer yargılarımızın hangileri, ne kadarı bundan 50 yıl sonrakileri şaşırtacak diye düşünüyorsunuz. Filmin yanı sıra bu sorulara ve teknoloji ve savaşlar konuşulurken konu ister istemez bugüne, yine devrim yapan teknoloji ile bitmeyen savaşlara da değindik, insanlığın kaderinin nereye evrildiği konusunda görüşlerimizi paylaştık. Sırasıyla söz alanlar (02:17) Şeyda Hasçizmeci, (03:54) Ayşenur Sarıkaya Masat, (09:42) Suat Soy (13:00), Mete Yurtsever, (14:08) Meral Kuzu, (17:02) Cem Çağatay Karaali, (20:54) Talha Çelik, (25:06) Mete Yurtsever, (26:30) Meral Kuzu Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

30m
Dec 25, 2023
Oya Geron ile

Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

36m
Dec 17, 2023
Faruk Toprak ile Dijital Pazarlama ve Yapay Zeka

Bu bölümde konuğum pazarlama danışmanı, girişimci ve podcaster Faruk Toprak. Faruk, geçtiğimiz günlerde düzenlene “Yapay Zeka ve E-ticaret” konulu bir konferansın düzenleyicileri ve konuşmacıları arasındaydı. Bu ilgi çekici başlık hakkında konuşmadan önce dijital pazarlama alanında merak ettiğim bir kaç soru sordum. Dijital pazarlamanın dijital reklamlardan ibaret olmadığını, kimlerin bundan nasıl faydalanabileceklerini konuştuk. Benim de üyesi bulunduğum, hizmet sektöründe faaliyet gösteren danışmanlar, koçlar, eğitmenler için de tavsiyelerini sordum. E-ticaret ve özellikle e-ihracat giderek büyüyen ve önem kazanan sektörler. E-ticarette reklamların doğru ve yanlış kullanımlarından söz ettik. Faruk özellikle KOBİ’lerin e-ihracat alanında karşılaştıkları sorunları ve çözüm önerilerini sıraladı. Son olarak son dönemde ortaya çıkan ve her ölçekte firmaya destek olabilecek yapay zeka uygulamalarından örnekler verdi. Ürünlerinize dilediğiniz gibi arka plan oluşturabileceğiniz Mokker, kişiselleştirilmiş içerik üretici Surewriter, kendi ses ve görüntünüzle gerçeğe yakın çoklu videolar üretebileceğiniz BHuman, yapay zeka destekli yazışma hizmeti Tidio, bütün dijital verilerinizi besleyebileceğiniz bir kişisel asistan MEM AI, anketlerle müşterilerinizi nabzını tutan Holler, reklam içeriklerinizi ihtiyacınıza uygun yaratan AdCreative AI ve kampanya yönetmek için kullanabileceğiniz bir platform sunan Jasper. Faruk’un “Türkiye’de dijital pazarlama” podcastini takip etmenizi tavsiye ederim. (02:48) Dijital pazarlamanın kapsamı (05:02) Dijital pazarlama ne zaman ve kimler için (09:58) Hizmet üretenler nelere dikkat etmeli (11:47) e-ticaret büyümesi (16:50) KOBİ’lerin yaşadığı sorunlar (23:16) Yapay zekanın katkısı (33:55) Küçük işletmeler için örnek yapay zeka araçları (51:14) Faruk’un değer yaratma formülü  Faruk Toprak’ın blogu www.faruktoprak.com http://www.faruktoprak.com Faruk Toprak’ın e-posta adresi: faruk@joykek.com Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

58m
Dec 11, 2023
DYF Kitap Kulübü ile Şiddetsiz İletişim

Kitap Kulübü’müzde Kasım ayında 35’inci buluşmamızda Marshall Rosenberg’in “Şiddetsiz İletişim” adlı kitabını konuştuk. Bu bölümde her zaman olduğu gibi katılımcılarımızın kitaba ilişkin görüşlerine yer veriyorum. Rosenberg iletşimin empatiyle, samimiyetle ve açıklıkla yapılması gerektiğini anlatıyor. Bunun için önerdiği dört aşamalı bir teknik var kitabında anlattığı. Bunu gerçekten olabilecek en zorlu koşulların testine tabi tutmuş. Kan davası içindeki çetelerden, uluslararası çatışma içindeki gruplar gibi. Her bölümde küçük testler var, aktarılanları sindirip sindirmediğinizi anlayabileceğiniz. Ayrıca baştan sona uzun diyaloglar var, bu tekniği uyguladığı kişilerle yaptığı konuşmaları aktaran, dolayısıyla bir tiyatro sahnesi izler gibi takip edebiliyorsunuz, nasıl iletişim kurduğunu. Açıkçası kitaptaki bazı uyarıların önceden farkına vardığımı ve uyguladığımı düşünüyorum. İnsanlarla sinirlenmeden diyalog kurabilmek, veya akıl vermekten veya ironiden mümkün olduğunca kaçınmak gibi. Ama bazı konularda ne kadar gelişime açık olduğuma beni ikna etti. Hemen üç tanesini sayabilirim. “Duygularımızın sorumluluğunu alma”; başkalarını duygu durumumuzdan sorumlu tutmama. Yani bir kişiyi davranışlarını beğenmemiz nedeniyle suçlamanın kendi eksikliğimizden kaynaklandığını anlamak, ki bunu 189 ve 190 bölümde özetlediğim Duygusal Güçle liderlik etmenin sinirbilimi kitabında daha geniş değinmiştim. “İhtiyaçları dile getirme” bu en çok yaptığımız hatalardan, hep karşımızdakinin anlamasını bekliyoruz, kendimiz ihtiyaçlarımızı dile getirmiyoruz, o kadar boşa zaman harcanıyor ve yıpranıyoruz ki, bunu nasıl öğrenemediğimize inanamıyorum. Bir de “aile ile, kan bağı olanlarla empati kurmanın zorluğu”. Bu ne yaman çelişkidir. En yakın olduklarımızı kalben dinleyememek. Ama insanın kendisine bile şefkat göstermeyebileceğini düşünürsek o kadar da şaşırmamalı belki de. Sonuçta insanın küçüklüğünden beri maruz kaldığı iletişim tarzından kurtulmak kolay değil. Kitaptaki bazı yaklaşımları yadırgıyorsunuz. Bu bize uymaz diyebiliyorsunuz ama ben denemenin ve içselleştirmenin işe yarayacağına inanıyorum. En azından en yakınlarımızla, en kıymetlilerimizle. Bunun için hem okuyun hem okutun diyorum. Bu bölümde söz alan arkadaşlarım, (03:09) Yavuz Abut, (07:55) Aycan Acar Şahin, (10:58) Meral Kuzu, (14:11) Hatice Ergüven Doydum, (16:27) Cem Çağatay Karaali, (20:08) Elif Burcu Yılmaz, (24:55) Müge İrfanoğlu, (27:10) Aydan İrem Sungur, (30:55) Seda Diril Boyraz, (32:50) Belgin Elmas, (36:45) Hicran Şaşmaz, (40:46) Suat Soy, (43:45) Meral Kuzu, (46:06) Ersin Polat, (49:37) Olcay Çat, ve (51:05) Talha Çelik Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

55m
Dec 04, 2023
DYF Sinema Kulübü ile Parazit

DYF Sinema Kulübü’nün dördüncü buluşmasında 2019 yılı yapımı Güney Koreli yönetmen Bong Joon Ho’nun Parazit adlı filmini konuştuk. Film bir gerilim komedi veya kara mizah örneği. Yoksulluk içindeki Kim ailesinin zekalarını kullanarak varlıklı Park ailesinin evlerine ve hayatlarına sızmalarını anlatıyor. Dahice planları tıkır tıkır işliyor gibi görünse de sonunda felek onlara oyununu oynuyor. Ben filmi izlerken gerildim ve ara vermek zorunda kaldım. Bir yandan Kim ailesinin etik olmayan bir şekilde hareket etmesini kabullenemedim ama bunun için de büyük bir bedel ödemelerini istemedim. Yönetmen o anlamda güzel bir denge kurmuş. Her toplumda var olan “zengin-fakir” çatışmasına farklı açıdan bakmış. Kimse mutlak kötü veya mutlak iyi değil. Bir taraftan fakirler, zenginler kadar hatta onlara ilham olacak kadar mahirler, ancak hırslarına yenik düşüyorlar. Zenginler ise onca imkanlarına rağmen bir aile olmaktan fakirler kadar nasip alamamışlar. Parazit, 2019 yılında prömiyerinin gerçekleştiği Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülünü alıyor. 92. Oscar Ödüllerinde ise aday olduğu 6 daldan 4’ünde (En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uluslararası Film ve En İyi Orijinal Senaryo) ödüllerini kazanıyor. En iyi film ödülü ise tarihinde ilk kez İngilizce olmayan bir filme gitmiş oluyor. O nedenle Kore filmi deyip dudak bükmeden izlemenizi hararetle tavsiye ediyorum. Bu kayıtta katılımcıların görüşlerinden bir kesit paylaşıyorum yine. Sırasıyla söz alanlar (02:07) Meral Kuzu, (04:45) Suat Soy, (06:55) Meral Kuzu, (09:02) Demet Karahasanoğlu, (10:03) Meral Kuzu, (11:50) Mete Yurtsever, (14:11) Suat Soy, (15:26) Mete Yurtsever Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

18m
Nov 27, 2023
DYF Kitap Kulübü ile Çalınan Dikkat

Kitap Kulübümüzde Ekim ayında 34’üncü buluşmamızda Johann Hari’nin “Çalınan Dikkat” adlı kitabını konuştuk. Bu bölümde her zaman olduğu gibi katılımcılarımızın kitaba ilişkin görüşlerine yer veriyorum. Hepimizin hayatında hedefleri var. Bugünkü hayatımızdan daha iyi bir hayata geçmek istiyoruz. Dolayısıyla dikkatimizi, bizi olmak istediğimiz kişiye dönüştürecek uğraşılara yöneltmek, çağımızın en büyük zorluğu. Çünkü içinde bulunduğumuz sistem dikkatimizi çalma üstüne kurulu. Zaman gerçekten para demek ve bunu bizden daha iyi dikkatimizi çalanlar biliyor. 8 Mayıs’ta yayınladığım 172’inci bölüm “Dikkatinizi Nasıl Kontrol Eder ve Hayatınızı Seçersiniz?” başlığını taşıyordu. Nir Eyal’ın Pür Dikkat adlı kitabıyla yine kitap kulübümüzde okuduğumuz Cal Newport’un aynı isimli kitabını karşılaştırmış ve özetlemiştim. Cal Newport dikkatimizi toplamamız için taktikler verirken sosyal medyayı şeytanlaştırıyordu, Nir Eyal ise bu sistemle daha barışık yaşamak ama teknolojiyi lehimize kullanmak gibi bir bakış açısı getiriyordu. Johann Hari ise eleştirilerini sisteme yöneltiyor ve sistemi sorgulamadan ve değiştirmeden sorunu çözemeyeceğimizi vurguluyor. Kitapta bu dertten muzdarip olan Johann Hari’nin kişisel arayışına eşlik ediyoruz, tıpkı bir gazetecinin bir vakayı incelemesi gibi bir akış var. Gerçekten de 12 ülkede onlarca şehirde bu alanda çalışan uzmanlarla konuşuyor. Hem içten hem sürükleyici bir anlatımı var. Bu buluşmaya dair güzel de bir sürpriz yaşadık. Üyelerimizden Sevgili Cem Çağatay Karaali kendisine bir mesaj atıp toplantımıza davet etmişti. Bu çağrımıza küçük bir notla ve bir video mesajıyla dönmesi ise bizi çok mutlu etti. Onun kitaptaki içten tavrının gerçek olduğunu görmek de çok güzeldi. Kitabı gönül rahatlığıyla tavsiye ediyoruz. Ve önce Johann Hari’nin bu kısa mesajıyla kayda başlıyoruz. Bu bölümde söz alan üyelerimiz ise sırasıyla  (02:40) Johann Hari (03:37) Yavuz Abut, (07:41) Dilek Geçit, (11:13) Aycan Acar Şahin, (14:25) Müge İrfanoğlu, (18:04) Hatice Ergüven Doydum, (20:47) Alim Küçükpehlivan, (25:00) Suat Soy, (27:02) Halime Özben Hacı, (29:40) Cem Çağatay Karaali, (33:36) Elif Bahadır, (37:02) Elif Ceylan, (40:02) Ersin Polat, (44:25) Olcay Çat, (45:35) Ömer Tural, (47:52) Aydan İrem Sungur ve (50:44) Belgin Elmas Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

54m
Nov 20, 2023
Duygusal Güçle "Başkalarına" Liderlik Etmenin Sinirbilimi

Geçtiğimiz hafta başladığım, Amerikalı nöropsikolog Julia Diganginin "Energy Rising" adlı kitabının özetinin ikinci ve son bölümünü yayınlıyorum. Sık sık blog yazılarımda, sosyal medya paylaşımlarımda veya verdiğim eğitimlerde nasıl duygularımızın ve içgüdülerimizin bizi yönettiğini anlatıyorum. Ancak üzerinde durduğum tavsiyeler hep nasıl aklımızı devreye alabileceğimiz hakkında oluyor. Çünkü şöyle bir inancımız var, duygularımızı kontrol edemeyiz. Aslında duygunun gücü veya enerjimizi yönetmek hakkında da bir çok anlatı var. Ama bunu biraz küçümsenen bir konu gibi hissediyorum, daha spritüel bir tonda yazılıp söyleniyor. Bunun nasıl yapılacağı yeterince anlatılmıyor bence. Bu bölümde duygusal güç ile başkalarına liderlik etme hakkındaki notlarımı paylaşacağım. Çok özetle kitabın mesajı, duygularınızın size söyledikleriyle eylemlerinizin çatışması bölünmenize, acı çekmenize yol açıyor. Bu acıyı bir güce çevirmek için beynimizi ve enerjimizi nasıl yönlendirebiliriz’i örnekleriyle işliyor. Dr. Julia DiGangi’nin Energy Rising: The Neuroscience of Leading with Emotional Power adlı kitabı satın almak için https://a.co/d/9wOTybm Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

19m
Nov 13, 2023
Duygusal Güçle "Kendimize" Liderlik Etmenin Sinirbilimi

Sık sık blog yazılarımda, sosyal medya paylaşımlarımda veya verdiğim eğitimlerde nasıl duygularımızın ve içgüdülerimizin bizi yönettiğini anlatıyorum. Ancak üzerinde durduğum tavsiyeler hep nasıl aklımızı devreye alabileceğimiz hakkında oluyor. Çünkü şöyle bir inancımız var, duygularımızı kontrol edemeyiz. Aslında duygunun gücü veya enerjimizi yönetmek hakkında da bir çok anlatı var. Ama bunu biraz küçümsenen bir konu gibi hissediyorum, daha spritüel bir tonda yazılıp söyleniyor. Bunun nasıl yapılacağı yeterince anlatılmıyor bence. Amerikalı nöropsikolog Julia Diganginin geçtiğimiz Eylül ayında satışa çıkan "Energy Rising" adlı kitabından haberdar oldum. Duygusal güçle liderliğin nörobilimi adlı bu kitabı birkaç günde okudum. İşte bu kitap duyguların gücünü kendimizi geliştirmek için nasıl kullanabileceğimize odaklanıyor ve diyebilirim ki bana yeni bir bakış açısı kazandırdı. O nedenle sizinle paylaşmak istedim. Bu iki bölümden oluşan bir kitap özeti gibi olacak, ilk bölümde kendimizi yönetmek ve geliştirmek, ikinci bölümde ise başkaları ile olan ilişkilerimizi yönetmek ve geliştirmek hakkındaki notlarımı paylaşacağım. Çok özetle kitabın mesajı, duygularınızın sizi söyledikleriyle eylemlerinizin çatışması sizi bölünmüşlüğe, acı çekmenize yol açıyor. Bu acıyı bir güce çevirmek için beynimizi ve enerjimizi nasıl yönlendirebiliriz’i örnekleriyle işliyor. Dr. Julia DiGangi’nin Energy Rising: The Neuroscience of Leading with Emotional Power adlı kitabı satın almak için: https://a.co/d/9wOTybm (02:12) Duygularımızın gücünü anlamak (07:32) Birinci şifre: Duygusal gücünüzü genişletin (12:34) İkinci şifre: Kendi Güç Örüntünüzü Oluşturun (15:30) Üçüncü şifre: Duygusal enerjiyi işe koşmak (19:19) Dördüncü şifre: Belirsizlikle başa çıkın (20:57) Beşinci şifre: Kaynak kodunuzu yeniden yapılandırın  Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

26m
Nov 06, 2023
DYF Sinema Kulübü ile Sil Baştan

DYF Sinema Kulübü’nün üçüncü buluşmasında 2006 yılında gösterime giren yönetmenliğini Michel Gondry’nin yaptığı, başrollerini Jim Carey ve Kate Winslet’in paylaştığı Sil Baştan adlı filmi konuştuk. Filmin orijinal adı “Eternal Sunshine of the Spotless Mind” ve bu ismi Alexander Pope’un “Eloisa to Abelard” adlı şiirinden alıyor. Lekesiz bir zihin, yani hatırası olmayan bir zihne bir öykünme var sanki. Cehalet saadettir gibi. Ama gerçekten öyle mi, film bunu sorguluyor sanki. Filmde ilişkilerinin sona ermesinin ardından birbirlerini hafızalarından silmek için bir prosedürden geçen iki sevgilinin fantastik hikayesini, biraz karışık bir zaman şeridinde izliyoruz. Arkadaşlarımızdan Burcu Hanım Mehmet Sindel’in film okuma seanslarının birinde bulunmuş, o da notlarını paylaştı bizimle. Ben de kendi adıma bir kere daha film izlemek ile film seyretmek arasındaki farkı anladığımı söyleyebilirim. Ne çok anlam gizli film kareleri arasında. Ben genelde film seyrediyorum gibi geliyor bana. Sonrasında da çok hatırlayamıyorum filmleri sevgili Sertaç Doğanay da aynı dertten muzdarip biliyorum. Ama şüphesiz izlediğimiz filmler bizde bazı sorular, tortular bırakıyor. Filmde bir çok gönderme var, arkadaşlarımızın da yakaladığı; Orpheus’un Eurydike’yi ölüler aleminden kaçırmaya çalışması gibi mitolojiye veya hafıza sildirmeye talebin Sevgililer Günü’nde zirveye ulaşması gibi günümüze göndermeler var. Bu kayıtta katılımcıların görüşlerinden bir kesit paylaşıyorum yine. Sırasıyla söz alanlar (02:16) Yelda Erdoğan, (05:19) Burcu Akbaş, (11:03) Aydan İrem Sungur, (14:44) Yalın Gündüz, (16:23) Yelda Erdoğan, (18:51) Suat Soy (21:13) Mete Yurtsever ve (22:33) Aydan İrem Sungur Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

24m
Oct 30, 2023
DYF KK ile Yaşadım Demek İçin Ne Yapmalı?

Kitap kulübümüzün 33. buluşmasında Yaşadım Demek İçin Ne Yapmalı adlı kitabı konuştuk. Kitap bir nehir söyleşi aslında, Gazeteci Büşra Sanay, Sümerolog, bilim insanı Muazzez İlmiye Çığ’ın yüz yılı aşkın yaşamından süzdüğü hayatı güzelleştirme yolları hakkında bir röportaj yapıyor. Siz de kitabı okurken bu sıcak sohbeti izlediğinizi hayal ediyorsunuz. Kitap aslında bir çok yabancı kaynaklı kişisel gelişim kitabının doğal bir karışımı gibi. Sanıyorum bunda Muazzez Hanım’ın sadece yüz yaşını aşmış bir bilim insanı olmasının değil, aynı zamanda uygarlık tarihinin ilk örneklerini araştıran, onları anlamak için bugün yaşamayan dillerini öğrenen, hayatları ve kültürleri üzerinde düşünen biri olmasının da etkisi vardır. Kitabın bölümleri de bunu gösteriyor; Yaşama sebebimiz ve dünyadaki yerimiz, hayatın anlamı, kendini geliştirme yolları, insan ilişkileri, kariyer planlaması, yaşam kalitesi, güçlü bir kadın olmak gibi konulara değiniyor. Kitapta en ilgimizi çeken ve bizleri en çok duygulandıran yerler ise tanıklık ettiği Atatürk devrine dair anlattıkları. Cumhuriyet’imizin 100.yaşına erdiğimiz şu günlerde Atatürk’ümüzün Onuncu Yıl Nutku’nda gösterdiği hedef olan “muasır medeniyetler” seviyesine maalesef ulaşamadığımızın bir çok göstergesini bulabiliriz sanırım. Ama sadece gençlerimizin yurtdışına, bu ülkelere gitme çabasını saymak bile tek başına yeter diye düşünüyorum. Muazzez Hanım’ın Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki coşkuyu, ilerlemeyi yaşayan bir insan olarak bugün için karamsar olmaması bizi biraz umutlandırdı, biraz da hüzünlendirdi. Şüphesiz karamsarlığın kimseye faydası yok, açıkçası bugün çok daha fazla imkana sahibiz. Ülkemiz (en azından silahla) işgal altında değil, çok daha eğitimli bir nüfusa sahibiz. Öte yandan bir çok zorluk da sayabiliriz. Fakat bugünden tatmin olmayanların yapabileceği şeyler ise hep var. Önce kendini tanımak ve olabileceğinin en iyi haline kendini yaklaştırmak sonra çocuklarına, ailesine, çevresine, iş arkadaşlarına örnek olmak… Bunlar gerçekleştirmek için kimseye ihtiyaç duymayacağımız şeyler bence. Bu kitabı okuyarak başlayabiliriz belki de. Daha güzel günler görmek dileğiyle Cumhuriyet’imizin 100. yılı kutlu olsun! Bu bölümde söz alan arkadaşlarım (03:00) Elif Ceylan, (06:30) Bengü İlhan, (09:25) Cem Çağatay Karaali, (11:16) Selim Uysal, (13:33) Dilek Sena Çekin, (16:10) Olcay Çat, (19:15) Banu Özsoy, (22:25) Aycan Acar Şahin, (25:39) Aydan İrem Sungur, (29:24) Suat Soy, (31:25) Elif Burcu Yılmaz, (33:56) Hatice Ergüven Doymuş, (35:26) Sena Taşcı, (37:27) Selim Uysal, (38:18) Nilüfer Karakaşlar ve (39:34) Mürsel Çavuş Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

45m
Oct 23, 2023
DYF Sinema Kulübü ile Dogville

DYF Sinema Kulübü’nün ikinci buluşmasında 2003 yılında gösterime giren yönetmenliğini Lars von Trier’in yaptığı, başrolünde Nicole Kidman’ın yer aldığı Dogville adlı filmi konuştuk. Film 1930’larda bir Amerikan kasabasında geçiyor. Peşindeki mafyadan kaçan güzel bir kadın bu kasabaya sığınıyor. Kasaba halkı önce ona kucak açıyor ama ardından onu bir tehdit olarak görmeye başlıyorlar. Bir süre sonra kasabalıların karanlık yüzlerini, günden güne ağırlaşan bir tabloda görüyoruz. Filmde çok zengin bir metafor kullanımı var, sürekli acaba burada ne demek istiyor, neleri atladım diye düşündürüyor. Genel anlamda bir Hristiyanlık, Amerika, kapitalizm eleştirisinden bahsedebiliriz sanırım. Lars Von Trier’in kışkırtıcı bir tarzı olduğu malum, çok sansasyonel açıklamaları da olmuştu geçmişte. Bu filmin de gerçekten çok çarpıcı bir anlatımı var, hem mesajlar hem de görsellik anlamında. Her ne kadar çok sert sahneleri olsa da düşündürücü niteliğinden ötürü kulüp olarak tavsiye ettiğimizi söyleyebilirim. Tabii yorumlarımız sağlam spoiler içeriyor, filmi izledikten sonra dinlemenizi tavsiye ediyorum. Söz alan katılımcılarımız sırasıyla: (01:42) Olcay Çat, (04:08) Suat Soy, (07:55) Yelda Gürbüz Erdoğan, (10:34) Burcu Akbaş, (12:43) Suat Soy, (14:54) Işık Ceren Alpago, (19:28) Yavuz Abut, (23:47) Burcu Akbaş, (24:31) Yavuz Abut, (26:24) Yelda Gürbüz Erdoğan, (28:48) Olcay Çat-Yavuz Abut-Mete Yurtsever  Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

34m
Oct 16, 2023
Şule Yücebıyık ile Etki Bilimi

Bu haftaki konuğum bir iletişimci ve sosyal girişimci, Bilim Virüsü Kurucusu Şule Yücebıyık 25 yıllık iletişimcilik kariyerinin ardından bir LGS adayı annesi olmak onu bir sosyal girişimci yapmış diyebiliriz. Sosyal girişimi Şule çok güzel anlattı ama buraya kendisinden dinlediğim sosyal girişimcileri bir araya getiren Ashoka’nın da kurucusu Bill Drayton’ın metaforunu aktarmak istiyorum. Bir sosyal girişimci, yoksul bir balıkçı köyünü kalkındırmak için (bağışçılar, vakıflar gibi) balık vermiyor, (STK’lar vakıflar gibi) balık tutmayı öğretmiyor, balıkçılık sistemini değiştirerek o köyün zenginleşmesini sağlamaya çalışıyor. Şule’nin dert edindiği konu olan eğitimde ise gerek Türkiye’de gerekse dünyada kurumlar gençlerin ve hatta onları işe alacak şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalıyor. Bu ihtiyaca karşılık kurduğu Bilim Virüsü, çocuklara ve gençlere bilimsel düşünce alışkanlığı ve yeni nesil yetkinlikler kazandıran bir öğrenme hareketi ve platformu. Şule Türkiye’de Bilim Virüsü’nü kurduktan 4 yıl sonra şimdi Science of Impact olarak Bilim Virüsü’nü dünyaya açıyor. İlk durakları Berlin. Geçtiğimiz dönemde Kurumsal İletişimciler Derneği Başkanlığı da yapmış olan Şule ile sosyal fayda yaratmanın iş dünyasındaki yerini de konuştuk. “Etki artık yeni itibar ölçüsüdür” tespitini dile getirdi. Şule’nin özellikle ebeveynlere, gençlere ve şirketlere mesajlarına kulak vermenizi tavsiye ederim. Şule Yücebıyık’ın Linkedin profili https://www.linkedin.com/in/suleyucebiyik/ Bilim Virüsü web sitesi https://bilimvirusu.com/ Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

45m
Oct 09, 2023
Nigar Evgin ile Engelsiz Bir Yaşam İçin

Bu bölümde ilk bakışta çerçevemizin dışında görünen bir konumuz var; Serebral Palsi. Birçok kişi için yeterince anlaşılmamış veya yanlış anlaşılmış bir nörolojik bozukluk. Tabii bu konuyu şimdi ele almamızın bir nedeni yaklaşan 6 Ekim Dünya Serebral Palsi günü. Bildiğiniz gibi bu podcast toplumumuzun daha kapsayıcı, anlayışlı ve adil hale gelmesine nasıl katkıda bulunabileceğimizi de ele alıyor. Sivil toplum kuruluşları ve liderleri de, engelli bireylerin haklarını savunma ve onların yaşamlarını iyileştirme konusunda önemli bir rol oynuyorlar. Konuğum bu liderlerden, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı Genel Direktörü Nigar Evgin. Kendisiyle bu alanda 20 yılı aşkın deneyimine dayalı sivil toplumun gücüne ve engellilikle ilgili farkındalığı artırmanın önemine ilişkin bir sohbet gerçekleştirdik. Amacımız, sadece serebral palsi ve engellilik hakkında daha fazla bilgi sunmak değil, aynı zamanda bu konunun toplumsal değişimdeki rolünü ve her birimizin nasıl bir fark yaratabileceğini keşfetmek. Empati ve anlayışın gelişmesine katkı sunmak.  (02:35) Serebral palsi nedir? (04:05) Erken teşhisin önemi (07:34) Farkındalık oluşturma ve bilinçlendirme faaliyetleri (12:25) Çabaların etki ölçümü (14:28) STK’larda inovasyon mümkün mü? (19:05) STK’lar arasında iş birlikleri (22:42) Türkiye’de bağış yapma anlayışı (26:23) Türkiye’de sivil topluma katılım (28:39) Gelecek planları (31:16) Nigar Evgin’in değer yaratma formülü  Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı hakkında bilgi edinmek ve bağış yapmak isterseniz: https://www.tscv.org.tr/PageContent/tr/sertifika-bagisi/1900 Nigar Evgin’in Linkedin profili https://www.linkedin.com/in/nigar-evgin-b9119547/ Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

37m
Oct 02, 2023
Başak Baykan ile Kiralarsın

Bugünkü konuğum Kiralarsın CEO’su Başak Baykan. Kiralarsın, bir süreliğine ihtiyaç duyduğunuz veya satın almadan önce denemek istediğiniz elektronik cihazları güvenle ve kolayca kiralayabileceğiniz bir platform. Kurucusu Başak Hanım’ın girişimci ruhu genç yaşından bu yana kendini göstermiş. Girişimci doğulur mu, olunur mu soruma, girişimciliğin bir karakter meselesi olduğunu, ama bunun da biraz doğuştan biraz da çevre ve yetişme etkisiyle ortaya çıkabileceğini söyledi. Kiarlarsın bir kurumiçi girişimcilik örneği olduğu için, işleyen bir modelin sahip olması gereken özelliklere de değindi. Fikrin değil uygulamanın önemli olduğunu, bunu gerçekleştirecek olan ekibin niteliklerine dikkat çekti. Bunun aynı zamanda yatırımcının kararını etkileyen en temel unsur olduğundan bahsetti. Hizmetin çözdüğü sorun hakkındaki varsayımlarının nasıl değişim gösterdiğini, yeni özellikleri eklerken, fiyatlandırırken müşteriyi nasıl dinlediklerini ve takip ettiklerini örnekleriyle paylaştı. Bence her girişimcinin dinlemesi gereken başvuru kaynağı gibi bir bölüm oldu. Bir güzel sürpriz ve haber de Kiralarsın’ı denemek isteyen dinleyicilerimiz için. Sizin için %20 indirim tanımlandı. İndirim kodunu öğrenmek için söyleşimizi dinlemenizi rica ediyorum. Kiralarsın web sayfası: https://www.kiralarsin.com/ Başak Baykan’ın Linkedin profili https://www.linkedin.com/in/başak-baykan-1b02a163/ https://www.linkedin.com/in/ba%C5%9Fak-baykan-1b02a163/ Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

44m
Sep 25, 2023
DYF Kitap Kulübü ile Beyin ve Bağırsak

Kitap kulübümüzün 32.buluşmasında Dr. David Perlmutter’ın Beyin ve Bağırsak adlı kitabını konuştuk. Kitabın orijinal adı Brain Maker, yani Beyin Yapıcı. Kitapta Dr. Perlmutter, mikrobiyomunuzun (vücudunuzdaki bakteri topluluğunun) beyninizin sağlık durumunu ciddi anlamda etkilediğini ortaya koyuyor. Doğum anından itibaren bağırsaklarınızda olup bitenler herhangi bir beyin rahatsızlığı konusunda risk altında olup olmayacağınızı belirleyebiliyor. Buna otizm, demans, multipl skleroz, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu gibi hastalıklar dahil. Kitabın ilk iki yüz sayfası bağırsak-beyin bağlantısı hakkında araştırmaları detaylıca anlatıyor. Sonraki yüz sayfada ise bağırsak bakterilerinizi yeniden dengelemenizi ve beyninizi daha sağlıklı kılmanızı sağlayacak çözümlere odaklanıyor. Dr. Perlmutter, iyi bağırsak sağlığına sahip olmanın önemine dikkat çekiyor ve sağlıklı bir bağırsağın sadece yiyecekleri nasıl sindirdiğimizi ve elimine ettiğimizi değil, aynı zamanda yaşamlarımız boyunca nasıl hissettiğimizi, hayata bakış açımızı nasıl etkilediği konusunda kanıtlar sunuyor. Sohbetimizde çok güzel tespitler ve tavsiyeler bulabilirsiniz. Katılan herkese çok teşekkür ediyorum. Söz alan arkadaşlar: (03:17) Aycan Acar Şahin, (06:39) Banu Özsoy, (09:33) Elif Ceylan, (13:08) Müge İrfanoğlu, (15:50) Aydan İrem Sungur, (19:10) Sezgin İldeş, (20:42) Bengü İlhan, (24:20) Aycan Acar Şahin, (27:16) Alim Küçükpehlivan, (28:50) Aycan Acar Şahin, (30:44)Müge İrfanoğlu Support the show https://www.patreon.com/MeteYurtsever

33m
Sep 18, 2023
der-ya'dan Lean Talks ve Sürdürülebilir Mühendis'e

Bu bölümde sizinle üç oluşumun hikayesini paylaşmak istedim. Konuklarım Yalın Düşünür Gamze Ürkmez, Kovalent Bağ Yapıcı Esra Akalın Öcal ve Mustafa Başar, nam-ı diğer Mühendis Abi. der-ya yani değer yaratma topluluğu ile bu podcastin takipçileri aşinalar. der-ya bugün iki yaşını doldurdu. Bu iki yıl içerisinde birçok değerli üyemiz hayatlarında yeni keşifler yaptılar, kendilerine yeni alanlar açtılar. Bugün konuğum olan diğer iki oluşum bunun güzel örneklerinden. der-ya’nın bu oluşumlar hakkındaki rolünü yine Esra çok güzel ifade etti. Bir Kimya mühendisi olan Esra kimyadan örnek verdi, bağların oluşabilmesi için uygun bir ortam gerekir (NŞA olarak bildiğimiz bir atmosfer basınç, 0 santigrat derece), der-ya bize bu ortamı sağladı dedi. Lean Talks Gamze’nin felsefe bakış açısını yalın metodu ile bağdaştıran, sosyal ve deneyimleyerek öğrenme metoduyla ilerleyen, örgütsel yapıyı iyileştirmeye çalışan, dinamik bir atölye. Sürdürülebilir Mühendis ise genç mühendislerin ve mühendis adaylarını iş hayatına hazırlamak ve sürekli kendilerini geliştirebilmeleri için rehberlik etmek ve ilham olmak için Mustafa, Esra ve Gamze’nin kurdukları bir girişim. Bu oluşumlardaki amaçlarından, yaptıklarından, karşılaştıkları zorluklardan ve bunları nasıl aştıklarından konuştuk. İlgilenen herkesi aramızda görmek için sabırsızlanıyoruz. Linkedin sayfaları: https://www.linkedin.com/in/gamzeürkmez/ https://www.linkedin.com/in/gamze%C3%BCrkmez/ https://www.linkedin.com/in/esraocal/ https://www.linkedin.com/in/mustafabașar/ https://www.linkedin.com/in/mustafaba%C8%99ar/ (03:46) 2 yıl önce der-ya’ya girerken his ve düşünceleri (05:55) der-ya bir mekan olsa (08:28) Lean Talks’un başlangıcı (13:00) Mühendis Abi’nin başlangıcı (16:40) Esra’nın Mühendis Abi’ye katkısı (19:51) Gamze’nin Mühendis Abi deneyimi (22:31) Esra’nın kovalent bağ açılımı (24:12) Mustafa’nın Sürdürülebilir Mühendis tanımı (26:26) Kalfa Çırak programı yeni dönemi (28:50) Lean Talks için Gamze’nin başarı ölçütü var mı? (30:14) Esra için Sürdürülebilir Mühendis’in başarısı (31:57) Mustafa’nın hayali (33:40) Gamze’nin değer yaratma formülü (34:30) Esra’nın değer yaratma formülü (34:49) Mustafa’nın değer yaratma formülü

41m
Sep 11, 2023